29 Ağustos 2013 Perşembe

Tanrı'nın Unutulan Çocukları-Craig Silver

Craig Silvey'in orjinal ismi Jasper Jones olan kitabını, Tanrı'nın Unutulan Çocukları olarak çevirmek kimin fikriydi, gerçekten merak ediyorum. Bence fazla arabesk.
crag-silveycraig-silvey

Kitabın bizdeki ismini sevmedim ama hikaye güzel ve son sayfalara kadar merak uyandırıcı. Olaylar 1965'te Corrigan'da geçiyor. 13 yaşında, spordan zerre anlamayan ancak derslerinde son derece başarılı olan Charlie Bucktin'in hayatı, bir gece mahallenin serserisi Jasper Jones tarafından çalınan penceresi ve ardından öğrendiği kan dondurucu sırla sonsuza dek değişiyor.

    Jasper Jones'un annesi, o çok küçükken bir trafik kazasında hayatını kaybettiğinden annesiz büyümüş ve annesinin ölümünden sonra alkolik olan babası da Jasper ile pek ilgilenmemiş. Charlie'den sadece bir yaş büyük olmasına rağmen çektiği sıkıntılar onu vaktinden önce olgunlaştırmış. Jasper'ın serseri görüntüsü, kasabada nadiren işlenen her suçtan, doğrudan onun sorumlu tutulmasına yol açıyor ve bu nedenle de sürekli ezilmeye, toplum dışına ötelenmeye çalışılan bir birey ortaya çıkıyor. Bu da Jasper'ı gerektiğinde kendi adaletini sağlamaya yöneltiyor.
Charlie, çocukların spor kabiliyetine göre değerlendirildiği bir kasabada sıfır yeteneğe sahip ve bu açığını derslerine çok çalışarak kapatmaya çalışıyor. Baskıcı bir cadaloz olan annesi ve sessiz sakin bir adam olan babası ile ilişkilerini dengede tutmaya çalışırken, bir taraftan da iyi bir yazar olmanın hayalini kuruyor. En iyi arkadaşı Jeffrey Lu ile zeka fışkıran diyalogları ise kitabın en eğlenceli kısmı bence.

Tanrı^nın Unutulan Çocukları, malzemeden kaçmayan, karakterleri en ince ayrıntılarına kadar tasvir eden ve son sayfalara kadar gerçeği açıklamayan ketum bir yazarın elinden çıkmış. Eh, karakterleri bu kadar iyi tanıyan okuyucunun onların dünyasına bu kadar doğal bir şekilde girmesi de kaçınılmaz haliyle. Kitap bitene kadar siz de sıradan bir Corrigan'lı olarak olaylara tanık oluyorsunuz. Bence bunu hissettirebilmek gerçek bir başarı ve kitap bitip kapağını kapattığınızda damağınızda -kitapta da sık sık bahsi geçen- Mark Twain'in, Tom Sawyer'inin ya da Huckleberry Finn'inin tadı kalacağını garanti ederim.
Keyifli okumalar.

23 Ağustos 2013 Cuma

Kızım İçin Son Kez-Lisa Gardner

Lisa Gardner ile ilk kez 2008 yılında tanışmıştım. Tek Başına ve Saklambaç kitaplarını okumuş ve çok beğenmiştim. Sonrasında da çıkan her kitabını aldım. Lisa Gardner'ı bu kadar sevmemin nedeni, kitap gibi kitap yazıyor oluşu aslında. Sayfa olarak zaten doyurucu olan hikayeler, olay örgüsü, okuyucunun merakını sürekli zirvede tutan konular ve şaşırtıcı finallerle tadından yenmez bir hal alıyor her seferinde. Okuma listemdeki ince birkaç kitabı özellikle Lisa'nın kitaplarının önüne koyuyorum ki, onlar bittiğinde kendimi Lisa Gardner'ın, şöyle sıkı bir gerilim hikayesiyle ödüllendirebileyim:)
Kızım İçin Son Kez-Lisa Gardner
Lisa Gardner'ın kitaplarında iki temel kahraman vardır: Boby Dodge ve D.D. Warren. Başlarda sadece Bobby vardı, sonraki kitaplarda D.D. ile birleştiler ve bir ekip oldular.  Kızım İçin Son Kez'de ise bir iki yeni karakter daha dahil oldu. Sürekliliği olacak mı göreceğiz.

Kitabın konusuna gelirsek... Tessa Leoni çok zor bir hayat geçirmiş, kızını tek başına büyütmüş ve düzenli bir gelire sahip olabilmek için pek çok sınavdan geçerek devriye polisi olmuştur.

Bir gün bir polis arkadaşının evinde verilen partide Brian Darby ile tanışır ve kısa bir süre sonra da evlenirler. Brian Tessa için iyi bir eş, 6 yaşındaki kızı Sophie için ise iyi bir baba olmuştur. Denizci olan Brian yılın ancak belli zamanlarını evde geçirebilmektedir. Buna rağmen çiftin evliliklerinde -görünürde- her şey yolundadır. Ta ki bir gün devriyeden eve dönen Tessa, mutfağında Brian'a silah doğrultmuş bir adamla karşılaşana dek... Siyahlar giyen adam Tessa'ya "Kimi seviyorsun?" der ve aldığı cevap üzerine Brian'ı göğsünden üç kurşunla vurarak öldürür ve giderken beraberinde Sophie'yi de götürür.

Bundan sonra Tessa ve Sophie için büyük bir ölüm-kalım mücadelesi başlar. Tessa'nın tek silahı aldığı eğitimdir ve artık kaybedecek hiçbir şeyi yoktur. Kızını kurtaracaksa bu işi yalnız yapmalıdır, çünkü etrafında güvenebileceği kimse kalmamıştır. Dedektif D.D. Warren ve Bobby Dodge, meslektaşlarının karıştığı bu olayda bir terslik olduğunu fark ederler ve araştırdıkça şüphelerinde ne kadar haklı olduklarını anlarlar. 

Temposu hiç düşmeyen bu güzel kitabı herkese tavsiye ediyorum. Keyifli okumalar, iyi tatiller:)

20 Ağustos 2013 Salı

5. Kurban-Jane Casey

Psikolojik-gerilim yazarı Jane Casey'nin şu an Türkiye'de yayınlanan iki kitabı var. Bunlardan ilki olan 5. Kurban'ı okudum, bitti. Acımasız ise sıranın kendisine gelmesini bekliyor.

5. Kurban-Jane Casey

Kitabı elime aldığımda, kapak tasarımı, konusu gibi detaylara bakınca süper bir seri katil hikayesi okuyacağımı sandım. Tamam ortada bir katil var, genç ve yalnız kadınları tenhada yakalayıp öldürüyor, cesetlerini yakıyor. Bu olaylar zaten kitaptan önce yaşanmış, biz ölenlerin kimlikleri konusunda sonradan bilgi sahibi oluyoruz.

Sonra kitaba adını veren 5. kurban ortaya çıkıyor ve asıl hikaye, hatta hikaye içinde hikaye bundan sonra başlıyor. 5. Kurbanın katili aranırken, kızın gelmiş geçmiş tüm yaşamı didikleniyor, olaylar dallanıp budaklanıyor ve en sonunda katil yakalanıyor. Ancak daha önce işlenen dört kızın katili başka, 5. kurbanın katili başka. Ben tam da esaslı, şöyle en zekisinden bir seri katil profili beklerken kitabın ortasında  4 kişinin sümsük katili pat diye yakalanıyor ve o konu kapanıyor. Sonrası ise dediğim gibi son kurbanın ailesi ve arkadaşlarıyla ilgili detayların kurcalanması ve gerçek katile ulaşılmasından ibaret

Jane Casey hikayesine güvenemediğinden mi bu şaşırtmacalı yolu seçti, dikkat çekmek için mi asıl hikayeyi kamufle eden daha ilginç bir örtü hazırladı bilmiyorum ama bence strateji hatası olmuş. Olay örgüsünü oluşturan hikayeler ne kadar iyi olursa olsun, kendimi kandırılmış gibi hissettim. Bu nedenle de ikinci kitabı beklemeye aldım. Şu an favorim Lisa Gardner'la müthiş bir maceranın içindeyim. 
Görüşmek dileğiyle:)

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Fırtına Kokusu-Nancy Pickard

Bol ödüllü yazar Nancy Pickard, Fırtına Kokusu'nda gerilim ve heyecanı sürekli ayakta tutuyor ve finaliyle okuyucuyu şaşırtmayı başarıyor.

Fırtına Kokusu-Nancy Pickard 

Jody Linder, anne ve babasını çok küçükken bir cinayete kurban vermiş genç ve güzel bir kızdır. Ancak bir gün amcalarından, ailesinin katili olarak yıllardır hapis yatan Billy Crosby'nin 23 sene sonra salıverildiğini ve Jody ve ailesinin de yaşadığı Rose kasabasına geri döneceğini öğrenir.

Billy'nin oğlu Collin ve Jody yaşadıkları bu küçük kasabada, ister istemez pek çok yerde karşılaşmışlardır. Jody Collin'e duyduğu nefret ve ilgi arasında bocalasa da, Billy'nn aynı zamanda avukat olan Collin sayesinde salıverildiğini öğrenince duyduğu ilgi yerini hayalkırıklığı ve öfkeye bırakır. 

Ancak Jody kasabada Billy'nin masum olabileceği yönündeki görüşlerin hiç de azımsanmayacak sayıda olduğunu öğrenince, öfkesini bir kenara bırakarak cinayetlerin işlendiği o yağmurlu gecede, aslında neler olmuş olabileceğini araştırmaya başlar. Annesinin cesedi hiç bir zaman bulunamamış, babası ise aldığı kurşunlarla evde ölü bulunmuştur. Evin mutfağındaki sandalyeler devrilmiş,  Billy'e ait bir şapka ise yerde bulunmuştur. Araştırmalarını ilerlettikçe, büyükbabası ve amcalarının Billy'nin suçluluğundan kesin olarak emin olduklarını ve bu nedenle yapılacak her türlü soruşturmanın önünü kestiklerini öğrenir.
Herşeyi çözen ise Jody'nin çocukluğundan beri, annesinin öldüğünü düşündüğü yerden topladığı, torbalarca çöpün içerisinden çıkan bir eşya olur.

Açık söylemek gerekirse, katili tahmin edemedim. Bu benim gerilim kitaplarındaki ilk ölçütüm. Yani katili genelde bilirim, hatta olay örgüsünü de kitabın sonuna gelmeden kurmuş olurum. Ancak bu kitapta tüm tahminlerimde büyük bir zevkle yanıldım. Okuduğunuz kitaplarda şaşırtılmak hoşunuza gidiyorsa, Fırtına Kokusu sizi tatmin edecektir.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...