19 Eylül 2013 Perşembe

Kardeşim-Rosamund Lupton

Yine insanı düğüm düğüm eden, oldukça hüzünlü ve baştan sona kaya büyüklüğünde laflarla okuyucuyu yerine mıhlayan nefis bir hikayeyle karşınızdayım.
Kardeşim-Rosamund Lupton

Rosamund Lupton'un, New York Times ve Sunday Times best-seller olan ve toplamda 30 dile çevrilen Kardeşim (Sister)'i, sıra dışı anlatım tarzı ve sürpriz finaliyle müthiş keyif aldığım bir kitap oldu. Yazarının ellerine sağlık diyorum ve hemen konuya geçiyorum.

Amerika'da yaşayan Beatrice, annesinden bir telefon alır ve Londra'da yaşayan kız kardeşi Tess'in kaybolduğunu öğrenir. İlk uçakla Londra'ya giden Beatrice, vakit kaybetmeden kardeşini aramaya başlar. Polislerle sürekli irtibat halinde olan Beatrice, Tess bulunana kadar onun evine yerleşir ve bir süre sonra Tess'in başına gelenleri öğrenmenin yolunun, onun hayatını kısmen de olsa yaşamaktan geçtiğini fark eder.

Ancak aramalar sonucunda Tess'in cansız bedenine ulaşan polisler, olayın intihar olduğunu ileri sürerek dosyayı kapatırlar. Israrla kardeşini çok iyi tanıdığını söyleyen, hayatındaki her olaydan haberdar olduğunu sürekli tekrar eden Beatrice ise, hayat dolu ve güzeller güzeli Tess'in intihar ettiğini kesinlikle kabul etmemekte ve onun öldürüldüğünü düşünmektedir. Bunu ispat etmek için ise nişanlısından, yüksek gelirli işinden, marka kıyafetlerinden ve üst düzey yaşamından vazgeçerek Tess'in son derece yoksul hayatını yaşamayı göze alacaktır. Hikayenin sonu ise tüylerinizi diken diken edecek kadar ürpertici ve tam anlamıyla tatmin edici. Ben açıkçası ters köşe diye buna derim ve daha önce de dediğim gibi hem izlediğim filmlerde hem de okuduğum kitaplarda en önemli kriterim budur. Okuyucuyu bu denli şaşırtan bir kitap, mutlaka zeki bir yazarın ürünüdür çünkü.

Bir de bu kitapta öyle kallavi cümleler kurulmuş ki, okumamın üzerinden günler geçse dahi bir çoğu halen aklımda. Bir ara tam ortalarındayken kitabı bıraktım. Eşim neden okumadığımı sordu. Ben de cevaben; "Çünkü çok hüzünlü, boğazım düğümleniyor, devam edersem ağlamak zorunda kalıcam."dedim... Kesinlikle tavsiye ediyorum, şimdiden keyifli okumalar:)

4 Eylül 2013 Çarşamba

Buz Prenses-Camilla Läckberg

Güzel bir gerilim kitabıyla devam edelim. Kitabın ismi Buz Prenses, yazar İsveçli Camilla Läckberg. Bu soğuk ülkelerin yazarları daha mı başarılı oluyor, yoksa bana mı öyle geliyor? Hatırlarsanız şimdiden klasikler arasında kabul edilen nefis Milenyum serisi, hafızalarımızda hala tazeliğini koruyor. Rahmetli Stieg Larsson'ın kısa ama etkili kariyeri, soğuk İsveç'ten çok sıcak hikayeler çıkabileceğinin en güzel örneği bana göre. Ejderha Dövmeli Kız'ın macerası ise uzun zamandır top 10 listemde:)
Buz Prenses-Camilla Läckberg


Erica Falck, anne ve babasını ani bir trafik kazasında kaybeder ve kızkardeşi Anna ile kendisine ailesinden büyük bir ev miras kalır. Evli ve iki çocuğu olan Anna, anne-babalarının eşyalarını boşaltma işini Erica'ya bırakır. Stockholm'de yazar olan Erica, hem yeni kitabını tamamlamak hem de doğup büyüdüğü şehirde anılarıyla yüzleşmek için Fjällbacka'ya gelir. 

Erica'nın çocukluk arkadaşı Alex, çok güzel bir kadın olmuştur ve son derece zengin bir adamla evlidir. Alex haftasonları ailesinin Fjällbacka'daki evine gelmekte ve tek başına vakit geçirmektedir. Her hafta kendisi gelmeden evin ısınma sistemini gözden geçirmek için kasabada yaşayan yaşlı bir adamla anlaşır. Yaşlı adam bir süre bu işe devam eder. Ancak birgün evi kontrol etmek için gittiğinde kapıyı açık ve evi de buz gibi bulur. Tüm odaları dolaşır. Banyoya geldiğinde ise güzeller güzeli Alex'in küvette buz tutmuş, kanlar içindeki cansız bedenini bulur. Alex'in bilekleri kesilmiştir, kanında aşırı miktarda sakinleştirici vardır. Daha da ilginci 3 aylık hamiledir ve çocuğun babası, Alex'in eşi Henrik değildir. 

Telaşla dışarı çıkan yaşlı adam, yolda Erica ile karşılaşır ve onu eve sokar. Çocukken nerdeyse ayrı bir an bile geçirmediği, ancak bilinmeyen bir sebeple ve aniden ailesiyle birlikte başka bir yere taşınan, o günden sonra da hiç görüşmediği Alex'i gören Erica'nın tüm anıları bütün şiddetiyle geri döner ve arkadaşının anısına bir kitap yazmaya karar verir. Ancak polis soruşturması ve Erica'nın kendi araştırmaları derinleştikçe, Alex'in görünenden çok farklı bir hayat yaşadığı ve bir cinayete kurban gittiği ortaya çıkar. Geriye tek soru kalmıştır: Alex'in katili kimdir?

Psikolojik gerilimden hoşlananlara kesinlikle tavsiye edebileceğim, zevkli bir kitap. Keyifli okumalar:)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...