18 Nisan 2013 Perşembe

Ben Ölmeden Önce-Michael Palmer

Micheal Palmer'in Beşinci Tüp ve Ölümcül isimli kitaplarını okumuştum. Ben Ölmeden Önce de yine aynı çizgide. Yüksek dozlu tıbbi gerilim, ilaçlar, serumlar, hastalar, hastaneler ve elbette yasa dışı işler ve gizli oyunlar Micheal Palmer'in olmazsa olmazları. Tabii bunda kendisinin de bir hekim olmasının katkısı büyük.

Ben Ölmeden Önce-Michael Palmer

Yunan asıllı başarılı bir doktor olan Petros Sperelakis'in beş çocuğundan dördü doktordur ve hepsi de alanlarında son derece başarılıdır. Doktor olmayan tek çocuğu Dimitri, asperger sendromlu ve bilgisayarlar konusunda uzman bir dahidir. En küçük kızı Thea da asperger sendromuyla uzun yıllar  savaşmış, aldığı destek sayesinde gündelik hayata uyum sağlamayı başarmıştır. Yıllar önce Sınır Tanımayan Doktorlar grubuna dahil olarak Kongo'ya giden Thea, Sperelakis Teşhis Enstitüsü'nde çalışan diğer kardeşlerinin aksine babasının adından ve sağlayacağı imkanlardan vazgeçmiştir. Dimitri ve Thea, diğer insanların fark edemediği detayları hemen yakalama ve yıllar önce okudukları kitaplardaki bilgileri sayfa numaralarına kadar hatırlama gibi becerilere sahiptirler.

Petros Sperelakis, geçirdiği bir trafik kazası neticesinde komaya girer. Petros'a çarpan araç kaçmış ve geride hiç bir iz bırakmamıştır. Haberi alan Thea, uzun bir yolculuğun ardından Boston'a ulaşır. Thea'nın geçmişte yaptığı tercihler babasını üzmüş ve aralarının bozulmasına sebep olmuştur. Babasına onu ne kadar sevdiğini bir kez daha söyleyemeyeceğini düşünen Thea, koma halindeki babasının kendisine göz kırpması ile şoka girer. Günler geçtikçe Thea, Petros'un locked-in sendromuna yakalandığını anlar ve babasının yalnız kendisiyle baş başa iken iletişim kurduğunu fark eder. Ancak Thea, heyecan verici bu gelişmeyi tüm kardeşleri ve hastane personeliyle paylaşmış ve babasına çarpan kişiler de dahil tüm düşmanlarını uyandırmıştır. Babasının ipucu olarak verdiği kelimenin peşine düşen Thea, yaptığı araştırmalar neticesinde inanması zor gerçeklere ulaşır. Babasının yaşaması hastane çalışanlarından pek çok kişiyi rahatsız etmekte, farklı sebeplerle kardeşleri bile Petros'un fişinin çekilmesini istemektedir.

Babası için mücadeleden vazgeçmeyen Thea, aldığı tehditler neticesinde ölümle burun buruna gelir. Petros'un düşmanları artık Thea'nın da düşmanıdır ve Thea'nın güvenebileceği yalnız iki kişi vardır. Hastanenin güvenlik görevlisi ve aynı zamanda sevgilisi Dan ve kardeşi Dimitri.

Ben Ölmeden Önce, çabuk okunan, sürükleyici bir kitap. Özellikle seçilen konu bakımından son derece enteresan. Locked-in sendromu, adı üzerinde, felç geçiren hastanın tüm bilinci açık bir halde kendi vücudu içerisinde kilitli kaldığı ve yalnızca gözlerini kırpabildiği feci bir hastalık. Tess Gerritsen tarzı gerilimden hoşlanıyorsanız, okumanızı tavsiye ederim.

15 Nisan 2013 Pazartesi

Benim Çılgın Ailem-Elizabeth Kelly

Açıkçası bu kitabın isminden ve kapak resminden etkilenerek satın aldım. Benim Çılgın Ailem, bana bol esprili, eğlenceli ve deli-dolu bir aileyi çağrıştırmıştı. Kitabın arka kapağında "insanı kahkahaya boğacak kadar" şeklinde bir tanımlama yapılmış ama okudukça yanıldığımı anladım.

Benim Çılgın Ailem-Elizabeth Kelly

Benim Çılgın Ailem'de olaylar evin büyük oğlu Collie Flanagan'ın ağzından anlatılıyor. Hayatı umursamayan, okuldan nefret eden ve gittiği her okuldan atılan, buna rağmen ailenin ve özellikle annenin göz bebeği küçük kardeş Bingo, su yerine içki tüketen, ayık olduğu zamanların sayılı olduğu, hiç bir işe yaramayan baba Charlie, küçük oğluna tapan, büyük oğlundan ölesiye nefret eden, öz babasına düşman ama babasının zenginliğinden sonuna kadar yararlanan anne Anais, baba Charlie'nin ağabeyi, evin aşçısı, güvercin sever ayyaş Tom amca, zengin, seviyeli, ciddi, büyük torununu çok seven ancak belli etmeyen, kendisi kadar zengin olmayan kimseye değer vermeyen, Anais'in babası, büyük baba Peregrine Lowell ve Flanagan ailesinin sayısı belli olmayan köpekleri, kitabın baş kahramanları.

Kitapta ilk olarak Bingo'nun her şeyi nasıl mahvettiği, Collie'nin onun arkasını nasıl topladığı, buna rağmen Bingo'nun büyük baba hariç herkes tarafından nasıl göklere çıkarılıp, masum olmasına rağmen Collie'nin aile üyelerince nasıl yerin dibine sokulduğu anlatılıyor. Collie'nin okullardaki başarısı, kazandığı burslar göz ardı edilirken, Bingo'nun yaptığı taşkınlıklar ailenin neredeyse gurur kaynağı oluyor. Malikanesinde bu kargaşadan uzak yaşayan büyük baba ise kendisini, ileride yerini almasını umduğu Collie'nin eğitimine adıyor.

Kitabın kilit noktası diyebileceğimiz olay; Bingo'nun söz dinlemeyen dikbaşlılığı neticesinde girdikleri bir mağarada kayalıklardan düşmesi ve kendisiyle birlikte ardından atlayan iki arkadaşının da hayatını kaybetmesi. Buna karşılık mantığının sesini dinleyerek suya atlamayan ve bu sayede hayatta kalan Collie'nin ise, yaşamı boyunca bu yükü taşımak zorunda kalması. 

Beş para etmez anne Anais, ölenin Collie değil de Bingo olduğunu öğrenince Collie'nin suratına sağlam bir yumruk atarak çenesini dağıtıyor, hemen ardından ise kalp krizi geçirerek ölüyor. Bunun ardından Collie'nin hayatı; sürekli af dilediği Bingo'nun hayaletiyle savaşma, alkolden başını alamayan baba ve amcasının nakit ihtiyaçlarını karşılama, büyük babasına yaranma ve erkek olma arayışı içerisinde geçiyor. Dede parasıyla sapıttığı da oluyor, El Salvador'da sersefil kaldığı da.

Kitaptan çok hoşlanmadım. Laf kalabalığı fazlasıyla sıkıcı. Okuyucuyu şaşırtması öngörülen olaylar sıradanlaştırılarak anlatıldığından dümdüz, Konya Ovası gibi bir anlatıma sahip. Karakterlerin hepsi, büyük baba hariç sopalık. Anne-baba ve amca bir işe yaramaz, Bingo serserinin teki, Collie zaten sümsüğün önde gideni. Bir tek büyük baba düzgün, o da kötünün iyisi. Ama şunu belirtmeliyim; tanıtımıyla bu denli zıt bir kitaba daha önce hiç rastlamamıştım. Yanılgıya düştüğüm için hayal kırıklığına uğradım, belki arka kapağı okumasam daha iyi olacaktı.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...