20 Nisan 2015 Pazartesi

Ölüm Şarkısı-P.J. Parrish

İki kız kardeşin takma isimle yazdığı Ölüm Şarkısı, inanılmaz kurgusu ve son sayfalara dek hiç azalmayan temposuyla dört başı mamur bir roman. Aynen filmlerde olduğu gibi kitaplarda da ince detayların verilmesini ve en sonunda bu detayların tamamının bir noktaya bağlanmasını seviyorum.
Ölüm Şarkısı-P.J. Parrish
Gazeteci Matt, yaşadığı yerden farklı bir yer görsün, kabuklarını kırsın diye kız kardeşi Mandy'i yaşadığı şehirde bir süreliğine misafir eder. Kaldığı süre boyunca Mandy'yi konserlere, restaurantlara, kulüplere götüren, gayet iyi bir şekilde ağırlayan Matt, Mandy'nin evine dönmesinden bir gece önce onu dans etmesi için bir bara götürür. Mandy bir gençle dans etmeye başlar. Matt başta endişelense de sonradan Mandy'nin eğlenmesine izin verir. Artık mekanı terk etme vakitleri geldiğinde Mandy lavaboya gider ve son kez o gençle dans etmek ister. Matt dansın bitmesini bekler ancak piste tekrar baktığında ne Mandy ne de o gençten eser vardır. 

Matt, hemen eski sevgilisi aynı zamanda polis olan Nora'yı arar. Mandy'nin resmi polislerce etrafa dağıtılır ve hemen geniş çaplı bir arama başlatılır. Kısa bir süre sonra da cesedi eski bir otel odasında tecavüze uğramış ve sivri bir cisimle bıçaklanmış halde bulunur. Kanında tecavüz hapı olarak bilinen uyuşturucu vardır. Kimse bir şey görmemiş, kimse hiçbir şeyden şüphelenmemiştir. Aklını kaçırmak üzere olan Matt, kardeşinin kendisine verilen eşyalarının arasında bulunan ipodun içerisinde tam da Mandy'nin öldüğü saatlerde yüklenmiş bir rock şarkısı tespit eder. Mandy bu tarz müzik dinlememektedir. Bu durumun tek açıklaması; katilin Mandy'yi öldürdükten sonra ipoduna bir şarkı yüklediği, belki de ardında bir bulmacanın parçası olarak kasıtlı bir iz bıraktığıdır. Şarkının sözlerini dinleyen Matt, kardeşinin cenazesinin ardından Paris'e gider. Paris'te eski bir dostundan yardım isteyen Matt, benzer cinayetlerin olup olmadığını araştırmaya başlar. Ulaştığı sonuçlar dehşet vericidir. Ortada bir değil pek çok cinayet vardır. Ölenlerin hepsi sarışın, mavi gözlü genç ve güzel kadınlardır. Hepsi sivri uçlu bir cisimle öldürülmüştür ve cesetlerin tamamı daire şeklinde harabelere, kalıntılara, eski parklara bırakılmıştır. Cesetlerin yanında bulunan şarkı sözleri ise bir önceki cinayete atıf yapmaktadır. Peki bu son derece donanımlı, engin müzik bilgisine sahip katil kimdir?

Aslında kitabın hepsini anlatmışım gibi duruyor ama inanın, o kadar çok olay yaşanıyor, öyle çok detay barındırıyor ki, bahsettiklerim sadece kısa bir özet:) Tam her şey bitti derken yeniden başlıyor. Bu yüzden endişelenmeyin. Son günlerde kitaplarımın arasında elim sürekli gerilim türünde olanlara gidiyor. Gerilim okumak bana iyi geliyor sanırım:) Ölüm Şarkısı ise bunun için şahane bir tercih, çok sevdim. Hatta birazcık Grangé tadı bile aldım:) Bence filmi çekilmeli. Şiddetle tavsiye ederim, keyifli okumalar.

19 Nisan 2015 Pazar

Bataklığın Kayıp Tanrıları-Elly Griffiths

Bataklığın Kayıp Tanrıları, son derece sürükleyici, gerilim dozu yüksek, türü sevenlerin bir solukta okuyup bitireceği güzel bir roman.

Bataklığın Kayıp Tanrıları-Ally Griffiths

Bekar ve fazla kilolu bir arkeolog olan Ruth, çok fazla insanın yaşamak istemeyeceği, tarihi kalıntıların ve bir bataklığın olduğu, şehirden uzak, küçük bir kasabada hayatını sürdürmekte ve üniversitede çalışmaktadır. Bir gün kaba polis memuru Nelson, bataklıkta buldukları bazı kemikler üzerinde inceleme yapması için Ruth ile bağlantıya geçer. Bulunan kemikler yüzlerce yıl öncesinden bir kız çocuğuna aittir. Ancak araştırmalar ve kazılar devam ederken ortaya çıkan kemikler, sadece geçmişte yapılan acımasız ritüellere, kurban sunma ayinlerine değil son yıllarda ortadan kaybolan küçük kızların akıbetlerine de ışık tutacaktır. 

Sakin bir hayat süren Ruth, kendini bir anda geçmişle şimdinin ortasında, pek çok cinayetin bir adım ötesinde ve daha da önemlisi büyük bir tehlikenin içinde buluverir. Parçaları birleştirerek tarihin tozlu sayfalarındaki şifreleri başarıyla okuyan Ruth, kendi canını tehlikeye attığının farkında değildir. Kayıp kızlar nerededir, başlarına ne gelmiştir? Daha da önemlisi kızları kim kaçırmıştır? Bu soruların cevabı Ruth'u denizle bataklığın birleştiği, gel-gitlerin insanı bir anda yuttuğu fırtınalı bir geceye götürecek, Ruth için gerçek manada bir ölüm kalım savaşı başlayacaktır.

Okurken, özellikle son sayfalarda resmen soluğumu tuttum. Ruth kaçtı ben yoruldum vallahi. Hani bol gerilimli bir film izlerken de olur ya, "hadi be yakalayacak, kaçsana, düşme, önüne bak" falan deriz. Ama başroldeki arkadaş ısrarla düşer ve bizi deli eder. İşte bu kitap resmen o anları size kelimelerle yaşatıyor, adrenalin tavan, benden söylemesi. Anlaşıldığı üzere, kitabı sevdim. Herkese keyifli okumalar:)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...