9 Haziran 2015 Salı

Umut Mevsimi-Darien Gee

Darien Gee'nin daha önce okuduğum Dostluk Ekmeği isimli romanından sonra Umut Mevsimi'ni de listeme almıştım. Daha önce de dediğim gibi; bu tarz kafa dağıtan romanları arada okumak lazım ki, gündelik sorunların bir şekilde hallolabileceğini, insan ömrünün üzülmek için çok kısa olduğunu hiç unutmayalım.

Umut Mevsimi-Darien Gee

Aslında bir süredir scrapbook albümler tasarlıyorum ve bu kitabın içeriğinin, daha doğrusu Avalon Kasabası'nın sevimli insanlarını bu defa birleştiren şeyin tam da scrapbook albümler olması benim için hoş bir tesadüf oldu:) Bettie Shelton, kurduğu koleksiyon defteri hazırlama derneği sayesinde kasaba halkını belli günlerde bir araya toplamakta ve onları anılarını bir albüm haline getirmeleri konusunda teşvik etmektedir. Bettie, yaşlı, hafif bunama belirtileri gösteren ama son derece iyi yürekli ve ulaşabildiği herkese bedava albüm kitleri dağıtan bir kadındır. 
Isabel, ayrıldığı eşini bir trafik kazasında kaybetmiştir. Ancak Isabel'i asıl yıkan eşinin başka bir kadınla birlikte olarak kendisini aldatması, üstelik o kadından bir çocuk sahibi olmasıdır. Sorun şu ki; Isabel ve eşi yıllarca çocuk sahibi olmaya çalışmış ancak başarılı olamamışlardır. Isabel artık Avalon'da yapacağı hiçbir şey olmadığına karar verir ve evini satışa çıkarır. 
Ava ise Isabel'in eşinin ölmesiyle birlikte hem işini hem de sevdiği adamı kaybetmiştir. Çocuğuyla ayakta durmaya çalışan Ava, ciddi bir geçim sıkıntısı çekmektedir. Sonra bir gün Bettie ile karşılaşır ve o da yaptığı takıların satılacağı umuduyla dernek toplantısına katılmaya karar verir.
Yvonne, son derece güzel, alımlı genç bir kadındır. Gizemli bir geçmişe sahip olması bir yana, Avalon'daki tek kadın tesisatçı olması bile başlı başına gariptir. Isabel ile aralarında başlayan dostluk sayesinde yalnız hayatına biraz renk gelen Yvonne, tesadüfen Bettie'nin bir toplantısına katılır ve koleksiyon defteri hazırlamaktan gerçekten hoşlandığını fark eder.
Frances üç oğlu olmasına rağmen hep bir kız çocuğu sahibi olmayı hayal etmiş ve bunun için de eşiyle birlikte Çinli bir kızı evlat edinmeye karar vermişlerdir. Ancak ciddi rahatsızlıkları bulunan bu çocuğun evlat edinilmesi beraberinde ciddi sorumlulukları da getirmektedir. Her şeyi göze alan Frances, Bettie'nin daveti ile dernek toplantısına katılır ve tüm çocukları için ayrı ayrı anı defterleri hazırlamaya başlar.
Bettie'nin unutkanlığı ona pahalıya patlar ve tüm evi yanarak kül olur. Evsiz kalan, neler olduğunu tam da idrak edemeyen ve hafızasını yavaş yavaş kaybeden Bettie'ye tüm kasaba halkı kucak açar. Etrafındaki herkesi bir şekilde etkileyerek anılarına sahip çıkmalarını sağlayan bu yaşlı kadına Avalon'un güzel insanlarının  büyük bir sürprizi vardır.
Roman gayet akıcı, bir günde okuyup bitirebilirsiniz. Dostluk Ekmeği'ndeki karakterlerin çoğu burada da var. Yalnız ben o romandan Julia'yı özellikle görmek isterdim, merak ettim. Sonuçta ilk kitapta asıl olay onun etrafında dönüyordu. Herkesten bahsedilip de onun atlanması eksiklik olmuş bana göre. Her neyse:) Keyifli okumalar:)



20 Nisan 2015 Pazartesi

Ölüm Şarkısı-P.J. Parrish

İki kız kardeşin takma isimle yazdığı Ölüm Şarkısı, inanılmaz kurgusu ve son sayfalara dek hiç azalmayan temposuyla dört başı mamur bir roman. Aynen filmlerde olduğu gibi kitaplarda da ince detayların verilmesini ve en sonunda bu detayların tamamının bir noktaya bağlanmasını seviyorum.
Ölüm Şarkısı-P.J. Parrish
Gazeteci Matt, yaşadığı yerden farklı bir yer görsün, kabuklarını kırsın diye kız kardeşi Mandy'i yaşadığı şehirde bir süreliğine misafir eder. Kaldığı süre boyunca Mandy'yi konserlere, restaurantlara, kulüplere götüren, gayet iyi bir şekilde ağırlayan Matt, Mandy'nin evine dönmesinden bir gece önce onu dans etmesi için bir bara götürür. Mandy bir gençle dans etmeye başlar. Matt başta endişelense de sonradan Mandy'nin eğlenmesine izin verir. Artık mekanı terk etme vakitleri geldiğinde Mandy lavaboya gider ve son kez o gençle dans etmek ister. Matt dansın bitmesini bekler ancak piste tekrar baktığında ne Mandy ne de o gençten eser vardır. 

Matt, hemen eski sevgilisi aynı zamanda polis olan Nora'yı arar. Mandy'nin resmi polislerce etrafa dağıtılır ve hemen geniş çaplı bir arama başlatılır. Kısa bir süre sonra da cesedi eski bir otel odasında tecavüze uğramış ve sivri bir cisimle bıçaklanmış halde bulunur. Kanında tecavüz hapı olarak bilinen uyuşturucu vardır. Kimse bir şey görmemiş, kimse hiçbir şeyden şüphelenmemiştir. Aklını kaçırmak üzere olan Matt, kardeşinin kendisine verilen eşyalarının arasında bulunan ipodun içerisinde tam da Mandy'nin öldüğü saatlerde yüklenmiş bir rock şarkısı tespit eder. Mandy bu tarz müzik dinlememektedir. Bu durumun tek açıklaması; katilin Mandy'yi öldürdükten sonra ipoduna bir şarkı yüklediği, belki de ardında bir bulmacanın parçası olarak kasıtlı bir iz bıraktığıdır. Şarkının sözlerini dinleyen Matt, kardeşinin cenazesinin ardından Paris'e gider. Paris'te eski bir dostundan yardım isteyen Matt, benzer cinayetlerin olup olmadığını araştırmaya başlar. Ulaştığı sonuçlar dehşet vericidir. Ortada bir değil pek çok cinayet vardır. Ölenlerin hepsi sarışın, mavi gözlü genç ve güzel kadınlardır. Hepsi sivri uçlu bir cisimle öldürülmüştür ve cesetlerin tamamı daire şeklinde harabelere, kalıntılara, eski parklara bırakılmıştır. Cesetlerin yanında bulunan şarkı sözleri ise bir önceki cinayete atıf yapmaktadır. Peki bu son derece donanımlı, engin müzik bilgisine sahip katil kimdir?

Aslında kitabın hepsini anlatmışım gibi duruyor ama inanın, o kadar çok olay yaşanıyor, öyle çok detay barındırıyor ki, bahsettiklerim sadece kısa bir özet:) Tam her şey bitti derken yeniden başlıyor. Bu yüzden endişelenmeyin. Son günlerde kitaplarımın arasında elim sürekli gerilim türünde olanlara gidiyor. Gerilim okumak bana iyi geliyor sanırım:) Ölüm Şarkısı ise bunun için şahane bir tercih, çok sevdim. Hatta birazcık Grangé tadı bile aldım:) Bence filmi çekilmeli. Şiddetle tavsiye ederim, keyifli okumalar.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...