24 Ekim 2017 Salı

Milyonda Bir Çocuk-Monica Wood

Çok hüzünlü, çok komik, çok etkileyici ve sarsıcı bir romanla karşınızdayım. Milyonda Bir Çocuk beni resmen kalbimden vurdu ve buraya yazılmayı bekleyen onlarca kitaba rağmen önce bu kitabı paylaşmak istedim.
Milyonda Bir Çocuk-Monica Wood
11 yaşındaki kahramanımız izci grubundadır ve her cumartesi günü 104 yaşındaki asırlık Ona Vitkus'un bahçesindeki kuş yemliklerini doldurmasına yardım etmektedir. Ona, başlarda bu çocuğun da diğerleri gibi gelip geçici olduğunu düşünür ancak çocuğu tanıdıkça düşüncelerinde yanıldığını anlar. Zamanla bu çok yaşlı ve çok genç iki insan arasında en derin sırların dahi paylaşıldığı mükemmel bir dostluk başlar.
Çocuk bazı garip davranışlara daha doğrusu takıntılara sahiptir. Yatmadan önce 10 yudum su içmesi, yastıkların 10 defa kabartılması, her konuşmasında cümleleri 1,2,3... şeklinde numaralandırarak söylemesi, hayatında olan biten herkesi ve her şeyi listelemesi gibi... Çocuğun bu denli farklı olması müzisyen olan babası Quinn'in ona bir türlü ısınamamasına, özünde iyi bir adam olsa da, babalık ve kocalık derslerinden sınıfta kalmasına neden olmuştur. Müziğin peşinde geçirdiği bir ömür onu yuvasından daima uzak tutar ve sonuçta çocuğun annesi Belle ile kıydıkları ikinci nikah da boşanmayla sonuçlanır.
Ona çocuğa alışmış ve artık her cumartesi hazırladığı nefis keklerle çocuğun yolunu gözlemektedir. Çocuğun bir öğretmeni tanıdıkları en yaşlı kişiyle röportaj yapmalarını ister. Çocuğun tanıdığı en yaşlı kişi olan Ona'nın da teklifi kabul etmesiyle her cumartesi Ona'nın hayat hikayesini konu alan uzun bir röportaja başlarlar. Çocuk tüm soruları büyük bir titizlik ve harika bir el yazısı ile hazırlamakta ve kadının sesini ses kayıt cihazına kaydetmektedir. Yalnız kendi konuştuğu anlarda makineyi kapatmaktadır. (Kitaptaki bu stile bayıldım. Şöyle ki; biz röportaj kısımlarında sadece Ona'nın cümlelerini okuyoruz. Çocuğun soru sorduğu ya da yorum yaptığı kısımlar yok. Ama bir sonraki cümlede Ona'nın verdiği cevaptan çocuğun ne sorduğunu anlıyoruz ve gerçekten çocuğun görünmeyen ama apaçık hissedilen o naifliği bir anda içinizi ısıtıveriyor. Çok sevdim gerçekten.)
Çocuğun bir diğer takıntılı olduğu konu Guinness Rekorlarıdır. Kim hangi tarihte ne yapmış, nasıl yapmış tüm detayları ezbere bilmektedir. Ona ile sohbetleri sırasında çocuk Ona'nın yaşayan en eski ehliyet sahibi şoför unvanını kazanabileceğini fark eder ve bunu Ona ile paylaşır. Böylece asırlık Ona, çocuk sayesinde yepyeni bir umut ve azimle hayata tutunmaya başlar. Ancak Guinnes' e başvurabilmek için birkaç evrakla birlikte Ona'nın yıllardır görmediği doğum belgesine ihtiyaçları vardır ve bu belgeyi ortaya çıkarıp Ona'nın yaşını ispat etmedikleri sürece Guinnes'e girmek imkansızdır.

Bu arada çocuk Ona'yı ehliyet için sınavlara hazırlamaya ve resmen bir öğretmen gibi çalıştırmaya başlar. Çocuk ve Ona birbirlerine alışmışlardır. Birlikte geçirecekleri daha yedi cumartesi vardır önlerinde. Ancak  bir cumartesi çocuk gelmez. Sonraki cumartesi ve sonraki cumartesi de... Çocuk LQT (uzun QT) hastasıdır ve yanlış ilaç tedavisi nedeniyle gelişen ani bir kalp krizi ile hayata veda etmiştir. Bu durumdan haberi olmayan Ona, çocuğun kendisinden sıkıldığını, diğerleri gibi çekip gittiğini düşünür. Ancak çocuğun babası Quinn,  yapamadığı babalık görevinin vicdani yükünü biraz olsun azaltabilmek ve kalan 7 günlük görevi oğlunun adına tamamlamak üzere çocuğun günlüğünde uzun uzun anlattığı Ona'nın kapısını çalar.
Başta birbirlerine ısınamasalar da Ona ve Quinn zamanla çok iyi arkadaş olacak ve  sadece yedi cumartesi sürecek olan görev, yerini uzun yıllar sürecek bir dostluğa bırakacaktır. Artık Ona ve Quinn'in tek amacı vardır; çocuğun başlattığı Guinness macerasına kaldığı yerden devam etmek...
Kitap  başta da belirttiğim üzere çok çok çok güzel. Çoğu yerde boğazım düğümlenip gözlerim dolsa da,  olmadık anlarda attırdığı kahkahaların sayısı hiç de az değil. Kalbe dokunan, şimdiye kadar da rastlamadığım farklı konusu da beni benden aldı. Kitabın bana göre tek eksiği çocuğun ismi. Yani ne bileyim, bu güzel çocuğun bir ismi olmalıydı bence. Ama ismi olmasa bile milyonda bir görülen bir hastalığa sahip olan bu çocuk, annesinin de dediği gibi gerçekten milyonda bir. Hele kitabın çocuğun gözünden anlatıldığı son sahneleri uzun müddet aklınızdan çıkmayacak. Lütfen hemen bu kitabı edinin, okuyun, çevrenizdekilerin de okumasını sağlayın. Pişman olmayacaksınız. Şimdiden keyifli okumalar, hoşçakalın!

13 Eylül 2017 Çarşamba

Ressamın Çırağı-Charlotte Betts

Yazar Charlotte Betts'in 17yy. Londra'sından kesitler sunduğu Ressamın Çırağı, Merryfields'ta yaşayan Ambrose ailesinin resme yetenekli kızları Beth'in hikayesini anlatıyor.
Ressamın Çırağı-Charlotte Betts
Ambrose ailesi, kendilerine ait evlerini ağır travmalar yaşamış bazı ruh hastalarının tedavi edilmeleri için hizmete açmış, bir nevi onlara sığınak olmuşlardır. Johannes de bu hastalardan biridir. Karısını ve çocuğunu savaşta kaybeden Johannes oldukça başarılı bir ressamdır ve vaktinin büyük çoğunluğunu kendisine verilen atölyede resim yaparak ve Beth'e ders vererek geçirmektedir. Johannes gerçekten iyi bir öğretmendir ve Beth de iyi bir ressam olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir.
 Ancak dönemin şartlarında bir kadının kendi başına ayakta durması, bir meslek sahibi olması neredeyse imkansızdır. Kadından beklenen en kısa zamanda evlenerek çocuk sahibi olması ve kendisini ailesine adamasıdır. Günümüz cahil kafasından pek de farklı değil sanki:) Evliliğe şiddetle karşı çıkan Beth ayağına kadar gelen fırsatı değerlendirir. Saraydan gelen teklifi kabul eder ve Saray Ressamı olarak işe başlar. Görevi saray bahçesinde yetiştirilen ender bitki ve çiçekleri resmetmektir.
Beth evliliğe karşı olsa da kuzeni Noah' ya aşık olmaktan kurtulamaz. Noah da ona aşıktır ancak Noah'ın sakladığı büyük bir sırrı vardır ve Beth bunu öğrendiğinde tüm dünyası alt üst olur.
Kitap genç aşıkların romantik hikayesini anlatırken Büyük Yangın sonrasında yaşananlara kısmen de olsa ışık tutuyor. Beth'in annesi ve babasının hikayesinin anlatıldığı Eczacının Kızı romanının devamı gibi duruyor ancak sıra gözetmeksizin okuyabilirsiniz. Zira olaylar tarih olarak birbirini izlese de karakterler ve hikayeleri birbirinden tamamen bağımsız.
Ben hikayeyi ve karakterleri sevdim. Üzerimde elbette bir Lisa Gardner etkisine yol açması mümkün değil ama sakin bir hikaye arayanlara tavsiye ederim. Keyifli okumalar:)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...