Jean Christophe Grange'in şimdiye kadar okuduğum en sürükleyici kitabı Sisle Gelen Yolcu. Kurgusu, dili tam kıvamındaydı. Roman okurken
en sevmediğim şey; romanda gerekli gereksiz bir sürü karakterin ve
karışık isimlerin yer alması ve karakteri unutunca "ya bu kimdi" deyip
10-20 sayfa geriden o kişinin kim olduğunu arama çalışmalarıdır. Bu
kitap oldukça uzun olmasına rağmen konular ve bölümler birbirini izliyor
ve böylece sıkılmadan okuyabiliyorsunuz.
Konusuna gelince...Psişik kaçışlar
yaşayan bir bavulsuz yolcu. Farklı yerlerde işlenen mitolojik cinayetler
ve her cinayetten sonra ortaya çıkan yeni kimlikler.
Cinayet mahallinde parmak izleri bulunan psikiyatr Mathias Freire, evsiz
Victor Janusz, deli ressam Narcisse, kalpazan Nono, ve parlak psikiyatr
François Kubiela ve babasının bir işkence uzmanı olduğunu öğrendikten
sonra hayatı altüst olan komiser Anaïs Chatelet, kitabın okuyucuyu
maceradan maceraya sürükleyecek kahramanları. Kitabın tanıtım cümleleri
ise gerilim sevenler için iştah uyandıracak cinsten.
Ben gölgeyim.
Ben avım.
Ben katilim.
Ben hedefim.
Kurtulmak için tek çarem var;diğerinden kaçmak.
Peki ya diğeri de bensem?
Grange'in bugüne kadar en beğendiğim kitabı Koloni idi. Artık Sisle Gelen Yolcu ilk sırada, şiddetle tavsiye ediyorum.
Ben avım.
Ben katilim.
Ben hedefim.
Kurtulmak için tek çarem var;diğerinden kaçmak.
Peki ya diğeri de bensem?
Grange'in bugüne kadar en beğendiğim kitabı Koloni idi. Artık Sisle Gelen Yolcu ilk sırada, şiddetle tavsiye ediyorum.