Yanlış Tercihler Mahallesi, aynı mahallede yaşayan birbiriyle bağlantılı insanların hikayesini, hem bu kişilerin hepsini tanıyan bir baş karakterin, hem de onun bilmediği kısımları anlatan bir hikayecinin ağzından okuyucuya aktaran farklı bir roman.
Bir mahalle düşünün. Öyle bir mahalle ki, tüm sakinleri nev'i şahsına münhasır. Herkesin başka bir hikayesi var ama bu hikayeler ucundan kıyısından bir zincir gibi bağlı birbirine. Sakinlerin isimleri de karakterlerinin özeti gibi; Süslü Niko, Şişko Nuri, Fırıldak Selami, Pasaklı Vera...Ve bu karakterlerin hepsi, hayatlarının bir döneminde yanlış bir tercih yapıyorlar, sonra da hayatlarının sonuna kadar bu tercihlerinin bedelini ödüyorlar.
Yanlış Tercihler Mahallesi; açıkçası bana pek uymadı. Kitabı bitirmem neredeyse bir haftayı buldu. On kitaplık karakter ve hikayenin tek bir romana yığılması, düz cümleler yerine romanın neredeyse tamamının soru cümlelerinden oluşması, bir anlatıcı yetmezmiş gibi iki anlatıcının olması, hikayelerin, duyguların, tasvirlerin ve geri kalan herşeyin uzaması, uzaması ve uzaması beni cidden yordu. Bazı bölümler ilgimi çekse de, sonlara doğru inanılmaz sıkıldım. Bir de yazarın sanki hayatta karşımıza çıkabilecek tüm karakterleri anlatma telaşı ile "bu karakteri diğer karaktere bak nasıl bağlıcam" çabası biraz zorlama geldi. Okurken şöyle dedim içimden; tamam o var, o da var, yok artık bu da mı var? Ama bunu şaşırdığımdan değil, bu yoğunluktan bıktığımdan dedim. O köhnemiş, burnuma kadar gelen eski kokulu dükkanlarla dolu mahalleyi de, karakterleri de hiç sevemedim maalesef. Belki daha az kişiyle, daha kısa ve etkileyici hikayelerle daha akıcı bir roman olabilirdi ama bu benim fikrim elbette. Siz yine de bu türün meraklısı iseniz bir şans verin. Kimbilir, belki de çok seversiniz. Keyifli okumalar!
Yanlış Tercihler Mahallesi; açıkçası bana pek uymadı. Kitabı bitirmem neredeyse bir haftayı buldu. On kitaplık karakter ve hikayenin tek bir romana yığılması, düz cümleler yerine romanın neredeyse tamamının soru cümlelerinden oluşması, bir anlatıcı yetmezmiş gibi iki anlatıcının olması, hikayelerin, duyguların, tasvirlerin ve geri kalan herşeyin uzaması, uzaması ve uzaması beni cidden yordu. Bazı bölümler ilgimi çekse de, sonlara doğru inanılmaz sıkıldım. Bir de yazarın sanki hayatta karşımıza çıkabilecek tüm karakterleri anlatma telaşı ile "bu karakteri diğer karaktere bak nasıl bağlıcam" çabası biraz zorlama geldi. Okurken şöyle dedim içimden; tamam o var, o da var, yok artık bu da mı var? Ama bunu şaşırdığımdan değil, bu yoğunluktan bıktığımdan dedim. O köhnemiş, burnuma kadar gelen eski kokulu dükkanlarla dolu mahalleyi de, karakterleri de hiç sevemedim maalesef. Belki daha az kişiyle, daha kısa ve etkileyici hikayelerle daha akıcı bir roman olabilirdi ama bu benim fikrim elbette. Siz yine de bu türün meraklısı iseniz bir şans verin. Kimbilir, belki de çok seversiniz. Keyifli okumalar!