16 Mart 2015 Pazartesi

15 Saniye-Andrew Gross

Son sayfasına kadar heyecanın hiç eksilmediği, kalın bir kitap olmasına rağmen sayfaların su gibi aktığı keyifli bir roman 15 Saniye.

15 Saniye-Andrew Gross

Henry Steadman, mesleğinde gayet başarılı bir plastik cerrahtır. Sahip olduğu klinik zinciri sayesinde muazzam bir servete, hatırı sayılır bir şöhrete ve rahat bir yaşama sahiptir.  Konuşmacı olarak davetli olduğu bir konferans için şehirden ayrılan Henry, uçaktan iner inmez kendisine bir araç kiralar ve konferanstan önce golf oynamak için sözleştiği eski dostu Mike ile buluşmak üzere yola çıkar. Ancak saçma bir nedenle polis tarafından önü kesilir ve Henry'nin bir türlü anlam veremediği olaylar da böylece başlamış olur. Bazı kuralları ihlal ettiği gerekçesiyle ceza kesen polis, o sırada yoldan geçen bir araçtan açılan ateş sonucu vurulur. Henry, yardım etmek için polis aracına gider ancak polis ölmüştür ve elinde Henry'ye kesilen ceza makbuzu bulunmaktadır. Bir anda cinayetle suçlanabileceğini fark eden Henry, hemen oradan uzaklaşır. Ancak ateş açılan arabayı kimse görmezken, Henry'nin ölü bir polisin bulunduğu araçtan uzaklaştığına pek çok kişi şahit olmuştur. 

Henry, yardım istemek için Mike'a gider ancak Mike da öldürülmüştür. Saniyeler içinde tüm hayatı alt üst olan ve tam bir çıkmaza giren Henry, artık aranan bir katil zanlısıdır. Bu sırada Henry, tanımadığı bir adamdan telefon alır. Telefondaki ses, Henry'nin canından çok sevdiği kızının elinde olduğunu ve eğer yakalanırsa ya da kızının kaçırıldığı haberi duyulursa, kızını öldüreceğini söylemektedir. Henry'nin artık yapacabileceği tek şey; doğru ipuçları üzerinde ilerleyip bir an önce kızını bu psikopattan kurtarmaktır.

Polisiye ve gerilim türünden hoşlananlar için fazlasıyla tatmin edici bir kurgusu var. Bol aksiyonlu bir film tadı bırakıyor damakta. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar. 

24 Şubat 2015 Salı

Kuğu-Gudbergur Bergsson

İzlandalı ödüllü yazar Gudbergur Bergsson'ın 9 yaşında bir kızın uçsuz bucaksız hayal dünyasını anlattığı Kuğu, büyükler arasında yapayalnız kalan küçük bir beyinin düşüncelerinin nerelere uzanabileceğinin de resmini çiziyor adeta.

Kuğu-Gudbergur Bergsson
Hırsızlık yaptığı için ailesi tarafından cezalandırılan ve evinden uzakta, bir çiftlikte yaz boyu çalışmaya gönderilen 9 yaşındaki kız, bir taraftan yabancıların arasında yalnızlıkla baş etmeye çalışırken diğer taraftan çiftliği, çiftliğin sahibi çiftçiyi, çiftçinin karısını, kızını ve ırgatı tanımaya çalışıyor. Kızın sığınabildiği tek yer ise, son derece güçlü olan hayal dünyası.

Aslında bu kitap hakkında tarafsız bir yazı yazmak için kendimi zorluyorum ama aslında gerçek düşüncelerim şöyle: Bir kere ben de bir kız evlat sahibiyim. 9 yaşında tırnak kadar çocuğun dağın başında, elin çiftçisiyle, ırgatıyla işi ne? Kaldı ki ırgat tam bir sapık bence ve resmen kızı kullanıyor. Ama zavallıcık doğal olarak bir şey bilmediğinden, ırgatın tüm o edepsiz tavırlarını son derece masumane yorumluyor. Ayrıca ne köymüş arkadaş, herkes mi uçkur düşkünü olur, hadi oldu, bunu festivale çevirmenin manası ne? Çocuğunu nereye gönderdiğine bir bak ama değil mi, ay çok sinirlendim!

Çocuklarla ilgili her türlü istismar -bu roman olsa dahi- bende uzun süreli üzüntü yarattığından, dünyanın bir yerinde tam da şu anda bir çocuğun gerçekten o şekilde zarar gördüğü hissi yakamı hiç bırakmadığından sevmedim bu romanı. Bunun gibi hiç bir romanı da sevmeyeceğim. Dünyanın tüm ödüllerini alsa da fark etmez!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...