16 Nisan 2019 Salı

Kürk Mantolu Madonna- Sabahattin Ali

Diğer blogumu takip edenler hatırlar belki, yoğun ahşap boyama yaptığım zamanlarda objenin astarını attıktan sonra, objeyle ilgili kafamdaki görüntü netleşene ya da o beklenen ilham gelene kadar objeyi bir köşede beklettiğimden bahsetmiştim. Gider gelir bir kat boya atar, renkleri karıştırır, ışıltılar katar ama asla çalışmayı tamamlamazdım. Ne zaman beynimle gözüm aynı şeyi görmeye başlar, o zaman çalışmayı bırakırdım. (Merak eden varsa, bu durumun tam karşılığı olan bir çalışmam işte burada.)
Kürk Mantolu Madonna- Sabahattin Ali
Kürk Mantolu Madonna, benim Sabahattin Ali ile ilk tanışmam ve aslında kitap bloglarında, sosyal medyada vs. sıkça karşılaşmama rağmen; herkeste olan giysiler gibi, herkesin aynı anda okuduğu kitaplara da mesafeli durma huyum nedeniyle uzun süre elime almadığım bir kitap. Bu durum, "herkes, hemen şu anda bu kitabı okumalı, çünkü şu an bu moda" baskısına karşılık, benim ruhen o kitaba hazır olmayı beklememle alakalı sanırım. Mesela İhsan Oktay Anar'ın kitaplarını deli gibi okumak istiyorum ancak elim bir türlü gitmiyor, ben de bekliyorum. Ahşap boyamayla kitap okuma arasındaki ilhami(!) bağı tam olarak anlatabildim mi bilmiyorum ama bendeki yansımaları çok benzer😊
Romanın konusuna gelirsek...Rasim işsizdir ve tam da iş aradığı günlerde eski arkadaşı Hamdi ile karşılaşır. Hamdi Rasim'e müdürü olduğu iş yerinde bir iş teklif eder. Rasim, eski arkadaşının karşısında ezilse de işi kabul eder ve yaşlı bir adam olan Raif Efendi ile aynı odada çalışmaya başlar. Raif Efendi kimsenin işine karışmayan, pek konuşmayan, içine kapanık, sessiz bir karakterdir. Raif Efendi bir gün hastalanır ve Rasim yapılması gereken çeviriyi Raif Efendi'ye vermek üzere evine götürür. Raif Efendi'nin evdeki durumunu görünce, Rasim bu yaşlı adamın neden içine kapandığını, neden bu denli sessiz olduğunu daha iyi anlar. Raif Efendi, işyerindeki eşyalarını kendisine getirmesini ister. Rasim, Raif Efendi'nin eşyalarını toplarken çekmecede bir günlük bulur. Dayanamayan Rasim, Raif Efendi'nin hayatının sırrını yazdığı günlüğü okumaya başlar...

Raif'in babasının sabun fabrikası vardır ve genç Raif'i işi öğrenmesi için Almanya'ya gönderir. Ancak Raif sabunculukla pek ilgilenmemekte, zamanının çoğunu müzeleri, parkları, resim sergilerini gezerek harcamaktadır. Bu sergilerden birinde Kürk Mantolu Madonna tablosuyla karşılaşır. Raif tablodaki kadından o kadar etkilenir ki hemen her fırsatta sergiye gidip tabloyu uzun uzun izlemeye başlar. Raif bir gün, tablodaki kadının kendisiyle karşılaşır. İsmi Maria Puder'dir. Zamanla aralarındaki ilişki ilerler ve gençler birbirlerine aşık olurlar. Ancak aşkları, Raif'in Türkiye'den aldığı bir telgrafla kesintiye uğrar. Telgrafta babasının öldüğü ve ülkesine dönerek fabrikanın başına geçmesi gerektiği yazmaktadır.  Raif Maria'yi  sonradan Türkiye'ye aldırmak üzere memleketine döner. Gençler bir süre mektuplaşırlar ancak Maria'dan gelen mektuplar aniden kesilir...

Kürk Mantolu Madonna, tam bir Türk filmi tadında ilerliyor. Hatta biraz kendinizi kaptırırsanız fonda çalan eski şarkıları bile duyabilirsiniz. Sabahattin Ali, Raif Efendi'nin ruh halini ve yaşadıklarını öyle temiz, öyle derin ve öyle açık anlatmış ki, hayran kaldım. Hani insan olarak yaşadığımız çok küçük ama tarif etmesi meşakkatli durumlar vardır. İşte Sabahattin Ali, bu durumları olabilecek en yalın ve basit haliyle döküvermiş cümlelere. Okurken "evet ya, işte tam olarak böyle oluyor, çok doğru." derken buluyorsunuz kendinizi. Sonuç olarak; benden başka okumayan kalmış mıdır bilmem ama, varsa eğer tavsiye ederim.👍

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...