Çok satan yazarlardan Robyn Schneider'ın İkinci Şans'ı, tüberkülozun pençesindeki bir grup gencin hikayesini anlatıyor.
Lane 17 yaşında, Ivy League okullarından biri için yarışan, oldukça zeki ve çalışkan bir öğrencidir. Ancak bir gün tüberküloza yakalandığını öğrenir ve ailesi Lane'i, gençlerin tedavi edildiği Latham House isimli sanatoryuma gönderir. Latham, yarı hastane yarı yatılı okul tarzında, oldukça katı kurallara tabi bir kurumdur. Buraya gelmek, Lane için yüksek okul ortalamasına ve hayalindeki okula veda etmek anlamına gelmektedir. Bu nedenle hastalığını görmezden gelerek kendini tamamen ders çalışmaya verir.
Ancak hastalığın ilerlemeye devam ettiğini, Latham'dan her gün bir gencin eksildiğini, bazı gençlerin yıllardır burada yaşadığını ve eve dönmek gibi bir durumun belki de hiç yaşanmayacağını fark eden Lane, bu gerçeğin şokuyla sarsılır. Sevgilisinin kendisini terk etmesi bu duruma tuz biber ekse de, Latham'da çocukluğundan hatırladığı utangaç ve sessiz Sadie ve onun belalı arkadaş grubu ile karşılaşınca fikirleri tamamen değişir. Sadie artık çok çekici ve gözü kara bir genç kızdır ve Lane bu duruma kayıtsız kalamaz. Zamanla grubun bir parçası haline gelen Lane, hastalığı oldukça ilerlemiş olan Sadie'ye aşık olur. İki genç için artık hayat bambaşka bir anlama sahiptir ve aşk belki de bazı hastalıkların ilacıdır.
Okuması keyifli, çabuk ilerleyen, konusu itibariyle zaman zaman duygulandıran, hüzünlendiren bir roman İkinci Şans. Hastalık ve ölüm, gençlerle aynı cümlede kullanıldığında üzülmemek elde değil zaten. Ben sevdim, tavsiye ederim.