kitap özeti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitap özeti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Şubat 2022 Cuma

Nefesini Tut-Holly Seddon

Nefesini Tut-Holly Seddon

1995 yılımda on beş yaşında olan Amy, okul yolundan eve dönerken kaybolur. Üç gün sonra bulunduğunda ise komadadır. Saldırgan asla bulunamaz ve Amy'nin meleksi yüzü uzun bir süre haber bültenlerinde yer almaya devam eder. Aradan on beş yıl geçer. Amy hala komadan çıkamamıştır.

Alkol problemi nedeniyle hem evliliğini hem de saygınlığını kaybeden gazeteci Alex'in yolu, üzerinde çalıştığı bir yazı dizisi nedeniyle Amy ile kesişir. Amy'nin başına gelenleri dün gibi hatırlamaktadır ve Amy'nin hayatını inceledikçe ona zarar veren kişinin Amy'e çok yakın biri olduğundan emin olur.

Böylece Alex son derece tehlikeli bir soruşturmaya girişir. Bunu hem Amy'nin kaybolan yıllarının hesabını sormak, hem alkol yüzünden kaybettiği değerlerine yeniden kavuşmak için yapacaktır.

Nefesini Tut, oldukça sürükleyici ve bir çırpıda okunan bir kitap. Olaylar hem Amy'nin hem de Alex'in ağzından anlatılıyor. Bazı cümleler oldukça vurucu. Zaman zaman diyalogların yetersizliği ve Alex'in eski kocasına karşı zayıf tavırları sinir bozucu olsa da genel anlamda soluklanmak adına tercih edilebilir. Polisiye ya da psikolojik gerilim seviyorsanız, tavsiye ederim. Keyifli okumalar.

9 Şubat 2022 Çarşamba

Yeşil Deniz Kabuğu -Sarah Jio

Sarah Jio'nun  ilk kitabı Mart Menekşeleri yayınlandığında hem kitabı çok beğenmiş hem de geçmişle geleceği güzel bir hikaye ile harmanladığı tarzını sevmiştim. Sonrasında gelen Böğürtlen Kışı, Son Kamelya, Elveda Haziran gibi kitaplarında da akıcı dili ve eski ile yeninin şaşırtıcı noktalarda buluştuğu sürpriz finalleriyle aynı çizgiyi korudu. Ama ne olduysa bir anda bu zincir koptu ve Agapi ile başlayan düşüş bana göre Yeşil Deniz Kabuğu ile yere çakılma olarak tabir edebileceğim bir faciaya dönüştü.

Yeşil Deniz Kabuğu -Sarah Jio

Sorun şu ki, ben artık Sarah Jio'nun ya tüm yeteneğini kaybettiğini ve fabrika gibi her sene bir kitap yazayım da sözleşmem yürüsün mantığında olduğunu ya da kitaplarını başkasına yazdırdığını düşünmeye başladım. 

Okuyanlar bilir, genellikle kitaplarında baş karakter ya gazeteci ya yada yazar olan bir kadındır. Kadın mutlaka çok güzel, çok ilgi çekici, çok duygusal ve karşı konulamaz derecede seksidir. Bu yetmezmiş gibi süper şahane, inanılmaz yakışıklı bir adamla evlidir, ya da eli kulağındadır. Adam elbette acaip zengindir ve para asla sorun değildir.  Kitapların neredeyse tamamında olaylar Seattle'da geçer vs. Bu klişelere alışıyorsunuz zamanla. Ama benim artık tahammül edemediğim noktalar başka. Şöyle ki; kitaptaki cümlelerin kalitesi bildiğiniz ilkokul seviyesinde. Hatta ilkokul deyip küçümsemeyelim, bu romandan çok daha derinlikli cümlelerin kurulduğu ilkokul 2. sınıf Türkçe deneme kitapları biliyorum, güvenin bana. Hadi cümleleri geçtim, tüm suçu da çeviriye attım diyelim, karakterlere bakıyorum; neredeyse her sayfada alkol komasına girecek kadar içiyorlar, sonraki sayfada ise bir sonraki alkol noktasını tartışıyorlar. Yani içmeye karşı filan değilim ama bu gereksiz tekrarlara gerçekten bir anlam veremiyorum. Bunu da geçiyorum ve elle tutulur bir konu arıyorum ama gele gele konu baş karakterin nişanlısıyla yakınlaşması, onun yatağından çıkıp eski sevgilisiyle yakınlaşmak için her yolu denemesi ve en nihayetinde bunu başarmasına geliyor. Ay gerçekten terbiyemi bozmadan nasıl anlatabilirim bilmiyorum ama siz anladınız bence.😁

Bir de bu çok zengin, aşırı yakışıklı, Yunan heykeli gibi adamlar, dünyada başka kimse kalmamış gibi bu karaktere aşık oluyorlar, aldatıldıklarını gözleriyle görüyorlar ve aman Allah'ım! O nasıl bir medeniyettir, o nasıl bir geniş yüreklilik (!), aşka saygılı olma hali ve herşeyi rahaaat rahat sineye çekebilme olgunluğudur yarabbim! İki hafta sonra düğün var, müstakbel karın elin adamıyla salonun ortasında, ayrıca adamın üzerinde senin giysilerin var ve sen "nayır nolamaz!" deyip kapıdan çıkıyorsun. Yetmiyor, bu büyük ve eski aşka saygından dolayı adam ölünce kadını ve çocuğunu himayene alıyorsun. 

Kısacası kitap, baş karakterin içmesi, yatması, ikide bir adamlardan etkilenip hayallere dalması ve nişanlısını gayet rezilce aldattığı halde bu durumu tüm çevresinin desteklemesi şeklinde özetlenecek bir başyapıt!!!Ha unutmadan, bir de bu karakterlerin her yaptığına alkış tutan, çok çılgın ve aşktan yana yüzü hiç gülmeyen kadersiz bir kız arkadaşları oluyor ki gerçekten tam kusmalık!

Konusundan ayrıca bahsetmeye gerek yok, zaten özetledim gördüğünüz üzere. Okumayın, okutturmayın, benim gibi iki saatinizi bu boş ve anlamsız kitaba harcamayın.

2 Mayıs 2021 Pazar

Minyatürcü-Jessie Burton

Çok etkileyici, fantastik, gizemli ve merak uyandıran bir kitap Minyatürcü. Okuyalı epey olmasına rağmen hala detaylarını hatırlıyor olmam bunun kanıtı sanırım. Kapak tasarımını da çok sevdim, resmen "beni okuuuu" demiyor mu sizce de?

Minyatürcü-Jessie Burton
Yıl 1686. 18 yaşındaki Petronella(Nella)'nın babasının ölümü, aileyi beklenmedik borçlar ve ağır bir geçim sıkıntısı ile başbaşa bırakır. Nella'nın annesi bu durumda en iyi yolun Nella'nın evlenerek kendini kurtarması olduğunu düşünür. Bulunan aday; 39 yaşındaki tüccar Johannes Brandt'tir. Evlilik hızlı bir şekilde gerçekleşir ancak sürekli seyahat eden Johannes'in birlikte yaşayacakları Amsterdam'a varması en iyi ihtimalle bir ay sonradır. Bu nedenle Nella eşyalarını toplar ve yeni hayatına başlamak üzere tek başına Amsterdam'a doğru yola çıkar.  Amsterdam'da Nella'yı, Johannes'in aksi ve suratsız kızkardeşi Marin karşılar. 

Johannes Nella'ya düğün hediyesi olarak, yaşadıkları evi birebir yansıtan bir minyatürün yer aldığı,  bebek evi şeklinde bir dolap verir. Nella, minyatür evde fark ettiği boşlukları doldurmak için minyatürle uğraşan bir zanaatkardan yardım almaya karar verir. Ancak minyatürcünün gönderdiği parçaların sipariş edilenden daha fazla olması, aile fertlerinin ve evde yaşayanların minyatürdekilerle korkunç derecede benzerlikler göstermesi, aile fertlerinde ya da evde bir değişiklik yaşandığında minyatürlerin de değişmesi ve dahası Nella'nın bilmediği bazı sırları minyatürler sayesinde öğrenmeye başlaması herşeyi altüst eder. 
 
Bu minik yapılar geleceği öngören, sahiplerinin sırlarını, korkularını açığa vuran parçalar mıdır? Yol mu göstermektedir yoksa yanlış bir yola mı sevk etmektedirler? Minyatürcünün Nella'ya vermek istediği bir mesaj mı vardır? Tüm bu soruların cevabını öğrenmek isteyen Nella, o güne kadar posta yoluyla haberleştiği minyatürcünün kim olduğunu öğrenmek ve minyatürlerin gizemini çözmek için işe koyulur.
 
Benim için gerçekten göz kamaştırıcı bir ilk roman. Biraz sihir, biraz gizem, Brandt'in evinin sırlarını açığa çıkarmak için açılan kapılar, girilen yollar... Ama bunun yanında kadın olmanın, hele 18 yaşında ve zengin bir tüccarın karısı olmanın günümüzle kıyaslanamayacak kadar zor olduğu Hollanda'nın altın çağına sunulan bakış ayrıca takdire şayan. Tavsiye ederim, keyifli okumalar!

13 Nisan 2021 Salı

Çocuğunuza Sınır Koyma- Robert J. Mackenzie

Robert J. Mackenzie, Çocuğunuza Sınır Koyma kitabında, çocukları cezalandırmadan, onlara sesimizi yükseltmeden nasıl kurallara uyan bireyler yetiştirilebileceğimizin yollarını anlatıyor. 


Her anne babanın rüyasıdır. Aman çocuğum özgüvenli olsun, gittiği her yere uyumlu olsun, bağımsız da olsun ama bunun yanında kurallara da uysun. Malum, çocuklar bu özelliklerin içinde olduğu bir paket programla doğmuyor. Ya da çocuk doğarken ebeveynlere de sonsuz sabır bahşedilmiyor maalesef. Olsa iyi olurdu tabi, orası ayrı😂
İşte doğar doğmaz haşin bir sevgiyle tepenize çıkartıp sonra da bir türlü oradan aşağı indiremediğiniz otur evladım-dur evladım-yapma evladım kod adlı çocuğu nasıl hizaya sokarız diye düşünüyorsanız, bu kitap tam size göre.  
Robert J. Mckenzie, evdeki minik Chucky'lere kesin ve etkili sınırlar koymayı, bunu yaparken de akıl sağlığını korumayı hedeflemiş. Kitap oldukça anlaşılır bir dille yazılmış ve vaktiniz varsa bir kaç saat içerisinde kolayca okunabilen bir kitap. Zaten okuması değil uygulaması zor. 😅 Kolay gelsin!

12 Nisan 2021 Pazartesi

İkinci Şans-Robyn Schneider

Çok satan yazarlardan Robyn Schneider'ın İkinci Şans'ı, tüberkülozun pençesindeki bir grup gencin hikayesini anlatıyor.

İkinci Şans-Robyn Schneider

Lane 17 yaşında, Ivy League okullarından biri için yarışan, oldukça zeki ve çalışkan bir öğrencidir. Ancak bir gün tüberküloza yakalandığını öğrenir ve ailesi Lane'i, gençlerin tedavi edildiği Latham House isimli sanatoryuma gönderir. Latham, yarı hastane yarı yatılı okul tarzında, oldukça katı kurallara tabi bir kurumdur. Buraya gelmek, Lane için yüksek okul ortalamasına ve hayalindeki okula veda etmek anlamına gelmektedir. Bu nedenle hastalığını görmezden gelerek kendini tamamen ders çalışmaya verir.

Ancak hastalığın ilerlemeye devam ettiğini, Latham'dan her gün bir gencin eksildiğini, bazı gençlerin yıllardır burada yaşadığını ve eve dönmek gibi bir durumun belki de hiç yaşanmayacağını fark eden Lane, bu gerçeğin şokuyla sarsılır.  Sevgilisinin kendisini terk etmesi  bu duruma tuz biber ekse de, Latham'da çocukluğundan hatırladığı utangaç ve sessiz Sadie ve onun belalı arkadaş grubu ile karşılaşınca fikirleri tamamen değişir. Sadie artık çok çekici ve gözü kara bir genç kızdır ve Lane bu duruma kayıtsız kalamaz. Zamanla grubun bir parçası haline gelen Lane, hastalığı oldukça ilerlemiş olan Sadie'ye aşık olur. İki genç için artık hayat bambaşka bir anlama sahiptir ve aşk belki de bazı hastalıkların ilacıdır.

Okuması keyifli, çabuk ilerleyen, konusu itibariyle zaman zaman duygulandıran, hüzünlendiren bir roman İkinci Şans. Hastalık ve ölüm, gençlerle aynı cümlede kullanıldığında üzülmemek elde değil zaten. Ben sevdim, tavsiye ederim.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...