30 Nisan 2014 Çarşamba

Karanlık Gölgeler Evi-Robert Liparulo

Çocukken haftasonları sabah kuşağında yayınlanan çocuk filmleri olurdu. Biraz korkutucu, çokça eğlenceli. Kardeşlerimle izlemekten zevk alır, epey de etkisinde kalırdık. Robert Liparulo'nun 6 kitaptan oluşan Hayalevi Kralları Serisi'nin ilki olan Karanlık Gölgeler Evi, damağımda tam da böyle bir tat bıraktı. Hep büyükler için olan kitapları okuyacak değiliz ya, arada böyle eğlenceli molalar da vermeliyiz bence:)

Karanlık Gölgeler Evi-Robert Liparulo

King Ailesi, iki oğullarıyla birlikte küçük bir kasabaya taşınır. Oturabilecekleri bir ev arayan aile, ormanın içinde, gözlerden uzak ve son derece gizemli görünen bir evde karar kılarlar. Evi keşfe çıkan ailenin oğulları Xander ve David, evin acaip sırlar barındırdığını fark ederler. Evin içindeki her oda ya da dolap, içine gireni farklı bir zamana ya da mekana götürmektedir. Eski çağlardaki bir gladyatörle arenada karşılaşmak, kuş uçmaz kervan geçmez bir çöle ya da tehlikeli hayvanlarla dolu bir amazon ormanına düşmek sadece bir kapı kolu uzaklığındadır artık.

Anne-babalarından habersiz her gece farklı bir yolculuğa çıkan çocuklar, bilmedikleri bir dünyadan gelen bir canlının annelerini kaçırması ve dahası babalarının çocukken, aynı evde kendi annesini de bu şekilde kaybettiğini öğrenmeleri sonucunda şaşkına dönerler. Xander ve David'in artık tek amacı, nereye götürüldüğünden bihaber oldukları annelerini kurtarmaktır ve bu konudaki en büyük yardımcıları babaları olacaktır.

Çok eğlendim okurken, serinin devamı için sabırsızlanıyorum. İçinde bir parça çocuk ruhu taşıyan herkese tavsiye ederim:)


4 Nisan 2014 Cuma

Bavuldaki Çocuk-Agnete Friis-Lene Kaaberbol

Bavuldaki Çocuk, çift yazarlı bir roman. Baş karakter Nina Borg, benim en favori karakterim olan Milennium Serisi'ndeki Lisbeth Salander ile özdeşleştirilmiş olsa da, bana göre yiyeceği daha bin fırın ekmek var.

Bavuldaki Çocuk-Agnete Friis-Lene Kaaberbol

Kızılhaç hemşiresi Nina, evli ve iki çocuklu bir anne olması haricinde son derece yardımsever bir insandır. Yardıma muhtaç olan herkesi, kendisinin ve ailesinin önüne koymakta, bu durum ise zaman zaman eşiyle aralarında soğuk rüzgarlar esmesine neden olmaktadır.

Nina bir gün eski arkadaşı Karin'den aldığı bir telefon üzerine onunla görüşmeye gider. Karin kendisine Kopenhag tren istasyonunun emanet dolaplarından birine ait bir anahtar bırakır ve emanete sahip çıkmasını isteyerek oradan ayrılır. İstasyona giden Nina, emanet dolabına bırakılmış bir bavulla karşılaşır. Sakin bir yerde bavulu açan Nina, nefes alan ancak kendinde olmayan, bir çamaşır gibi katlanarak bavula tıkılmış üç yaşında çıplak bir çocukla karşılaşır. 

Ne yapacağımı şaşıran Nina, Karin'e ulaşmaya çalışır ancak eski arkadaşının cesedi ile karşılaşır. Karin son derece vahşi bir cinayete kurban gitmiştir. Dilini anlamadığı, adını bile bilmediği küçük çocukla olay mahallini terk eden Nina, nasıl bir işe karıştığını dahi anlamadan eli silahlı adamların hedefi haline gelir. Çocuk kimdir ve bu adamlar bu çocuktan ne istemektedir? Bu soruların cevabı için yola çıkan Nina'yı tehlikeli günler beklemektedir.

Başta da belirttiğim gibi, Milennium Serisi ile kıyaslanacak bir kitap değil. Kitabın sonunda çok da şaşırtıcı bir final yok ancak olayların birbiriyle bağı iyi kurulmuş, dolayısıyla kurgusu insanı sıkmıyor. Çerezlik olarak okunabilir. Herkese keyifli bir haftasonu dilerim:)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...