Sarah Jio'nun ilk kitabı Mart Menekşeleri yayınlandığında hem kitabı çok beğenmiş hem de geçmişle geleceği güzel bir hikaye ile harmanladığı tarzını sevmiştim. Sonrasında gelen Böğürtlen Kışı, Son Kamelya, Elveda Haziran gibi kitaplarında da akıcı dili ve eski ile yeninin şaşırtıcı noktalarda buluştuğu sürpriz finalleriyle aynı çizgiyi korudu. Ama ne olduysa bir anda bu zincir koptu ve Agapi ile başlayan düşüş bana göre Yeşil Deniz Kabuğu ile yere çakılma olarak tabir edebileceğim bir faciaya dönüştü.
Sorun şu ki, ben artık Sarah Jio'nun ya tüm yeteneğini kaybettiğini ve fabrika gibi her sene bir kitap yazayım da sözleşmem yürüsün mantığında olduğunu ya da kitaplarını başkasına yazdırdığını düşünmeye başladım.
Okuyanlar bilir, genellikle kitaplarında baş karakter ya gazeteci ya yada yazar olan bir kadındır. Kadın mutlaka çok güzel, çok ilgi çekici, çok duygusal ve karşı konulamaz derecede seksidir. Bu yetmezmiş gibi süper şahane, inanılmaz yakışıklı bir adamla evlidir, ya da eli kulağındadır. Adam elbette acaip zengindir ve para asla sorun değildir. Kitapların neredeyse tamamında olaylar Seattle'da geçer vs. Bu klişelere alışıyorsunuz zamanla. Ama benim artık tahammül edemediğim noktalar başka. Şöyle ki; kitaptaki cümlelerin kalitesi bildiğiniz ilkokul seviyesinde. Hatta ilkokul deyip küçümsemeyelim, bu romandan çok daha derinlikli cümlelerin kurulduğu ilkokul 2. sınıf Türkçe deneme kitapları biliyorum, güvenin bana. Hadi cümleleri geçtim, tüm suçu da çeviriye attım diyelim, karakterlere bakıyorum; neredeyse her sayfada alkol komasına girecek kadar içiyorlar, sonraki sayfada ise bir sonraki alkol noktasını tartışıyorlar. Yani içmeye karşı filan değilim ama bu gereksiz tekrarlara gerçekten bir anlam veremiyorum. Bunu da geçiyorum ve elle tutulur bir konu arıyorum ama gele gele konu baş karakterin nişanlısıyla yakınlaşması, onun yatağından çıkıp eski sevgilisiyle yakınlaşmak için her yolu denemesi ve en nihayetinde bunu başarmasına geliyor. Ay gerçekten terbiyemi bozmadan nasıl anlatabilirim bilmiyorum ama siz anladınız bence.😁
Bir de bu çok zengin, aşırı yakışıklı, Yunan heykeli gibi adamlar, dünyada başka kimse kalmamış gibi bu karaktere aşık oluyorlar, aldatıldıklarını gözleriyle görüyorlar ve aman Allah'ım! O nasıl bir medeniyettir, o nasıl bir geniş yüreklilik (!), aşka saygılı olma hali ve herşeyi rahaaat rahat sineye çekebilme olgunluğudur yarabbim! İki hafta sonra düğün var, müstakbel karın elin adamıyla salonun ortasında, ayrıca adamın üzerinde senin giysilerin var ve sen "nayır nolamaz!" deyip kapıdan çıkıyorsun. Yetmiyor, bu büyük ve eski aşka saygından dolayı adam ölünce kadını ve çocuğunu himayene alıyorsun.
Kısacası kitap, baş karakterin içmesi, yatması, ikide bir adamlardan etkilenip hayallere dalması ve nişanlısını gayet rezilce aldattığı halde bu durumu tüm çevresinin desteklemesi şeklinde özetlenecek bir başyapıt!!!Ha unutmadan, bir de bu karakterlerin her yaptığına alkış tutan, çok çılgın ve aşktan yana yüzü hiç gülmeyen kadersiz bir kız arkadaşları oluyor ki gerçekten tam kusmalık!
Konusundan ayrıca bahsetmeye gerek yok, zaten özetledim gördüğünüz üzere. Okumayın, okutturmayın, benim gibi iki saatinizi bu boş ve anlamsız kitaba harcamayın.