Buram buram misyonerlik kokan, kapağına bakarak satın aldığım ama acayip yanıldığım bir roman Son Mektup...Aslında kitapla ilgili genel olarak sinir olduğum şey, yazarın Tanrıcılık oynaması, yazdığı
şeyleri sanki Tanrı söylüyormuş gibi yansıtması. Mesela karakterlerin ne zaman başları sıkışsa hoop İncil'den bir ayet geliyor
akıllarına ve durumu toparlayıveriyorlar. Ama akıllarına ayetin gelmesi
Tanrı'nın onlarla konuşması gibi gösteriliyor ve bu bence çok itici.
Anladım, yazar inançlı bir insan ama inançlı olması onun yazdığı
kitapları kutsal hale getirmiyor neticede. Bilemiyorum,daha önce de denk
geldim misyonerlik romanlarına ama hiç biri bu kadar sinir bozucu
değildi.
Konusuna gelirsek, iki çok yakın arkadaşın kısıtlı bütçeyle dünyayı değiştirecek bir film yapma hikayelerini anlatıyor. Filmin konusu elbette yine misyonerlik faaliyetleri. Film çekimleri sırasında abuk sabuk bir sürü aksilik oluyor ki bence hiç biri yaratıcı değildi, sanki sırf kitap dolsun diye uydurulmuş bir sürü olay anlatılmış. Ama dediğim gibi akıllara bir anda geliveren ayetler ve toplu dua seansları ile olaylar tam da artık her şey bitti derken çözülüveriyor.
Çok sıkıldım, bitsin diye son sürat okudum. Muhtemelen bu yazarla yolum bir daha kesişmeyecek. Eh, haliyle tavsiye falan etmiyorum. Çünkü hiç sevmedim seni süt oğlan!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder