15 Ocak 2019 Salı

Serena- Ron Rash

Serena- Ron Rash
1929 yılında, kereste işiyle uğraşan ve işlerini büyüterek bir kereste imparatorluğu kurmayı planlayan  yeni evli çift Serena ve George Pemberton, Boston'dan Kuzey Carolina'ya gelir. Göz alıcı bir çift olan Serena ve George arasında mükemmel bir uyum vardır. Serena, güçlü yapısı, liderlik vasıfları ve hırsı ile ortama çabucak uyum sağlar ve herhangi bir erkekten pek de eksiği olmadığını herkese kanıtlar.

George daha önce Kuzey Carolina'da bir müddet yaşamış ve hizmetine bakan kızlardan biriyle birlikte olmuştur. Hamile kalan kız henüz 17 yaşındadır ve kısa bir süre sonra doğum yapacaktır. Kızın babası George ile konuşmak ister ancak Serena'nın kışkırtmaları ile George kızın babasını öldürür. 1920'li yıllarda cinayet işlemek, bir sineği öldürmekten daha önemli değildir ve genç kız hayatın tüm zorluklarına karşı tek başına mücadele ederken, kasabanın kendisine yapıştırdığı "ahlaksız" etiketiyle de baş etmek zorunda kalır. Bu arada George'a ikizi kadar benzeyen oğlu dünyaya gelir. Bu dönemde genç kızın en büyük yardımcısı, yaşlı komşusudur.
 
Serena her anlamda mükemmel bir eş ve ortaktır. Serena'nın geleceğe dönük çok büyük plan ve projeleri vardır. Bunlardan biri de Kuzey Carolina'da kesilecek ağaçların tamamını bitirdikten sonra Brezilya ormanlarını yeni iş alanı yapmak ve kocasıyla kurdukları şirketi büyütmektir. Dünyadaki tüm ağaçları kesmek gibi bir saplantısı olan Serena, kendisine engel olarak gördüğü herkesi bir şekilde yolundan çekmektedir.  Bir süre sonra Serena varis yapma zamanlarının geldiğine karar verir ve kısa bir süre sonra da hamile kalır. Hamilelik sorunsuz olsa da, doğum zamanı yaklaşırken işler ters gider ve Serena hem bebeğini hem de bir daha anne olma şansını kaybeder. O andan sonra George'un gayrimeşru çocuğuna ve çocuğun annesine karşı büyük bir kin beslemeye başlar ve onların ortadan kaldırılması için bir adamını görevlendirir. George her şeyin farkında olsa da Serena'yı durdurmak için hiç bir şey yapmaz. Bunun yerine bir miktar paranın genç kıza ulaşmasını sağlar ve onların mümkün olduğunca uzağa kaçmalarını ister. George'un çocuğunu ortadan kaldırma planları suya düşen Serena, kendisine yanlış yapanı affetmeyecektir. Bu kişi George olsa bile...

Yukarıdaki kapaktan da anlaşılacağı üzere, Ron Rash'in yazdığı Serena 2014 yılında sinemaya uyarlanmış, başrollerinde Jennifer Lawrence ve Bradley Cooper yer almış. Filmi izlemedim ancak Jennifer Lawrence'ın tüm ekranı dolduran ablak suratı midemde kramp ve bulantıya sebep olduğundan izleyeceğimi de zannetmiyorum:) Ama doğal güzellikler için bir şans verilebilir belki. Romanın isminden mütevellit baskın karakteri Serena. George daha silik ve Serena'ya öyle hayran ki, onun aldığı kararların doğruluğunu ya da haklılığını sorgulamıyor bile. Ayrıca çok çabuk gaza geliyor ve Serena da bu zayıflığını sık sık kullanıyor. Biraz spoiler olacak ama aptal George son nefesinde bile Serena'ya yaranma derdinde! Kitabı bütün olarak çok sevdiğimi söyleyemem ancak kafa dağıtma niyetine okunabilir. Hoşçakalın!

8 Ocak 2019 Salı

Ruhlar Evi- Isabel Allende

Latin Amerika'nın en ünlü yazarlarından biri olarak bilinen Isabel Allende ile tanışmak için sabırsızlanıyordum ve bunun için Ruhlar Evi kesinlikle doğru bir seçimdi.

Ruhlar Evi- Isabel Allende
Aslında bu kitabı tam manasıyla anlatabilmem ya da olayları okurken verdiği hissiyatla aktarabilmem neredeyse imkansız.  Ama kitabı bitirdiğimde tam olarak şu atasözü geldi aklıma: "Dede koruk yer, torunun dişi kamaşır." Muhtemelen okuyan herkes de buna benzer şeyler düşünecektir.

Romanda olaylar sürekli akan bir nehir gibi ilerliyor ve son derece yoğun bir anlatım var. Bir de kitapta, kahramanların başına en sonunda ne geleceği hep bir önceki adımda açık edilmiş. Ama bu o kadar hoş bir şekilde yapılıyor ki, siz kahramanın başına ne geldiğini önceden öğrendiğinize üzülmüyor, tam aksine nasıl olur da başına o iş gelir diye daha çok meraklanıyorsunuz ve sayfaları  yutarcasına okuyorsunuz. 

"Barrabas bize denizden geldi, diye yazdı Clara adındaki çocuk, o güzel, çıtkırıldım yazısıyla." diye başlıyor roman. Clara geleceği görme yetisi olan küçük bir kızdır ve hayatındaki önemli olayları kaydetmek gibi bir huyu vardır. Clara'nın ablası Rosa yeşil saçları, mermer teni ve bal rengi gözleriyle tıpkı bir deniz kızına benzemektedir ve göz alıcı güzelliğiyle herkesi büyülemektedir. Baş kahraman Esteban Rosa'ya ilk görüşte aşık olur ve ailesinin onayını alarak Rosa ile nişanlanır. Varlıklı ailesinin Rosa'ya sunduğu hayatı devam ettirebilmek ve Rosa'nın karşısına zengin bir koca olarak çıkabilmek için Esteban maden işletmeye başlar. Ancak Rosa beklenmedik bir şekilde hayatını kaybedince Esteban yıkılır. Bunun üzerine kendini çalışmaya ve ailesi tarafından yıllar önce terk edilmiş çiftlikleri Tres Marias'ı yeniden canlandırmaya adar. Yıllar geçtikçe Esteban, tüm hedeflerini birer birer gerçekleştirir. Zengin ve güçlü bir patrona dönüşür. Çalışan köylülere her türlü konfor ve çağdaşlığı sağlar. Buna karşılık kişilik olarak artık son derece aksi, gaddar ve öfkeli bir karaktere dönüşür. Esteban için Rosa'nın boşluğu yıllar geçse de dolmaz ancak çok yalnızdır ve nihayet evlenmeye karar verir. Bunun için tek aday ise ablasının ölümünden sonra tek kelime etmeyen, dilsiz bir hayat süren Clara'dır. Clara yıllar içinde büyümüş ve güzel bir genç kıza dönüşmüştür. Gelecekten haber veren, eşyaları hiç dokunmadan yerinden oynatabilen Clara, yıllar sonra ailesiyle ilk kez konuşur ve daha gelmeden Esteban Trueba'nın evlerine geleceğini ve onunla evlenmeye karar verdiğini ailesine bildirir.
Böylece Clara ile Esteban evlenerek Tres Marias'a yerleşirler. Çiftin ikiz erkek ve bir kız çocukları dünyaya  gelir. Clara yıllar içinde kendini  öngörü yeteneğini geliştirmeye adarken, Esteban tüm öfkesi ve servetiyle siyasete girer. Çocuklar büyür ve her biri kendi kaderini yazar. Sonrasında olaylar olaylar...

Başta da belirttiğim gibi çok yoğun bir roman, ana karakterler haricinde yan karakterlerin sayısı da oldukça fazla ve her bir karakterin hikayesi de azımsanmayacak kadar detaylı.  Dolayısıyla okunması, sindirilmesi, üzerine düşünülmesi ve bir zaman sonra daha yavaş ve tadını çıkararak tekrar okunması gereken bir kitap. Cinsellik içeren sahneler, hatta pek çok olayın dönüp dolaşıp -kaba tabirle- uçkur davasına bağlanması biraz rahatsız edici ancak büyük resim pek çok okurun hoşuna gidecek. Keyifli okumalar!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...