özet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
özet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Kasım 2015 Salı

Kağıttan İtiraflar-Elizabeth Wein

Kağıttan İtiraflar, az rastlanır konusu ve anlatım tarzıyla aslında çok okunası ama kötü çevirisiyle insanı oldukça zorlayan bir kitap.

Kağıttan İtiraflar-Elizabeth Wein

Kitap, iki genç İngiliz ve aynı zamanda pilot olan kadının dostluğunu anlatıyor. Kızlardan biri İngiliz casus uçağının pilotu diğeri yolcusuyken, uçak düşer. Yolcu olan kız esir alınırken diğeri güvenli bir yere ulaşmayı başarır. Esir düşen kızdan tüm gizli bilgileri kağıda dökmesi istenir. Açlık, susuzluk ve çeşitli işkenceler arasında kağıt ve kalem kızın tek sığınağı olur ve parlak zekasını da kullanarak itiraflarını sahte karakterlerin, olmayan yerlerin havada uçuştuğu müthiş bir roman şeklinde yazmaya başlar. İtirafları en yakın dostuyla nasıl tanıştığı, ilişkilerinin nasıl geliştiği, çıktıkları seferler yanında; uçak isimleri, havaalanları, kodlar, kod isimler ve sayısız havacılık terimi gibi detaylar da barındırmaktadır. Kitabın ilk kısmında esir kızın ağzından okuduğumuz dostluk hikayesi, ikinci kısımda pilot olan kızın bakış açısıyla anlatılıyor ve birbirlerini göremeseler de ruhen birbirlerine ne kadar yakın oldukları daha net anlaşılıyor. 

Sonu oldukça hüzünlü ama New York Times'ın da "a fiendishly plotted mind game of a novel, the kind you have to read twice" diyerek belirttiği üzere şu anda bile kitabı tekrar okuyup kaçırdığım detayları yakalamak için içimde bastırılamaz bir istek var. Bir de orjinal ismi olan "Code Name:Verity" bence bizde de kullanılmalıydı. Yani kağıttan itiraflar ismi, Verity karakterini tanımlamakta gerçekten eksik kalmış. Başta da dedim, çevirisi bence kötü ama siz bu güzel kitaptan mahrum kalmayın ve mutlaka okuyun. Keyifli okumalar:)

10 Kasım 2015 Salı

Son 10 Saniye-Simon Kernick

Akşamları kanal gezerken denk gelebileceğiniz polisli katilli, bol aksiyonlu filmleri bilirsiniz. Son 10 Saniye işte bu filmlerin kitaplaştırılmış hali.

Son 10 Saniye-Simon Kernick

Sean sivil polistir. Kılık değiştirerek suçluların arasına girmekte ve aylarca onlarla yaşamaktadır. Suçluların işlediği suçları, yasa dışı durumları kayıt altına almakta ve bağlı olduğu birimle koordineli operasyonlar neticesinde suçüstü yaparak suçluları içeri attırmaktadır.Yıllar önce ölen kardeşinin intikamını almak için, şimdi onu öldürenlerin arasındadır ve uzun yıllardır beklediği an nihayet gelmiştir. Sean, polis tarafından yakalanan gece sürüngenini kaçırmak için görevlendirilmiştir.

Dedektif Müfettiş Tina, gece sürüngeni olarak bilinen bir seri katilin peşindedir. En nihayetinde ekibiyle yaptığı bir operasyon neticesinde bu azılı katili yakalayıp içeri atarlar. Ancak bulunan kanıtlar arasında çelişki vardır ve işlenen cinayetlerden en az birini gece sürüngeni işlememiştir. Ciddi şüpheleri olan Tina, gerçeğe ulaşmak için oldukça ağır taşları yerinden oynatmak üzeredir. 

Eh, başroldeki esas hatunla esas kahramanın bir şekilde karşılaşması lazım. O da gece sürüngeni operasyonu sayesinde olacaktır.

Çok sıradan bir kitaptı, her şey o kadar detaylı anlatılmış ki, okuyucuya ilaç için tahmin edecek, hayal kuracak bit kadar bir yer dahi bırakılmamış. Okumasam da olurdu yani. Hani kafa dağıtmak için bile tavsiye edemiyorum, gerisini düşünün siz:)



1 Ekim 2015 Perşembe

6. His-Melissa Foster

Bir kitabın ya da bir filmin ismi 6. His ise, gerileceksiniz kaçarı yok demektir. Bu kitap da insanı gerim gerim geren, son sayfaya kadar sürprizini hiç bozmayan, tahmin edilmesi zor bir finale, okuyucuyu tatmin edecek bir hikayeye sahip. Uzun zamandır ilk defa suçlunun kimliğinde yanıldım ve bundan dolayı acayip mutluyum:)

6. His-Melisa Foster

Molly günlük hayatında ansızın, hiç bir işaret vermeden gelen nöbetler geçirmekte ve bu nöbetler esnasında geleceği görebilmektedir. Yaşadığı kasabada gözlerinin önünde küçük bir kız kaçırılır ancak Molly, gördüğü şeyleri tam olarak yorumlayamaz ve kaçırma olayı Molly'nin hayattan soğumasına, evliliğinin çatırdamasına ve sonunda başka bir yere taşınmasına sebep olacak korkunç bir cinayetle sonuçlanır. Yıllar boyunca Molly zamanında yetişemediği için kendini suçlamaktan hiç vazgeçmez ancak doktor olan eşinin de desteği ve aldığı tedavi sayesinde işleri yoluna koymayı başarır ve kendince bir düzen oluşturur. Ta ki, taşındıkları kasabada başka bir küçük kız kaçırılıncaya kadar...

Bu ikinci kaçırılma vakası ile birlikte Molly'nin yıllardır uğramayan nöbetleri birbiri ardına gelmeye başlar. Ancak Molly bu defa kararlıdır. İlkinde yaptığı hatayı yapmayacak, izleri ve ip uçlarını takip edecek ve bu, sevdiği adamı kaybetmesine mal olsa bile o kızı canlı bulacaktır.

Çok çok güzeldi, filmi çekilse dedim izlerken. Zaten her okuyucu sevdiği romanların yönetmenidir, değil mi? Bir taraftan okuyup bir taraftan gözünüzde canlandırırsınız ve en doğru açıyı, kamerayı kurguyu buluverirsiniz iki cümle arasında:) Tavsiye ederim, keyifli okumalar şimdiden.

1 Eylül 2015 Salı

Evin Hanımı-Alice Taylor

Kitap alışverişimi D&R 'den yapıyorum ama markete her gidişimde o kitap sepetlerine mutlaka göz atar, göz atmakla da kalmaz birkaç tane kitabı da sepetime atarım. Bu kitaplar genelde sabun köpüğü tarzında, kolay okunan, kafa dağıtan türde kitaplar olur.  Evin Hanımı da bu market ziyaretlerinden birinde alındı.

Evin-Hanimi-Alice-Taylor

Kitapta kuşaklardır aynı çiftlikte yaşayan Phelanların hayatı anlatılıyor. Üçüncü kuşak olan Ned Phelan'ın bir kaza neticesinde genç yaşta ölmesi üzerine, karısı Martha, çocukları Nora ve Peter ile emektar Jack tüm çiftliğin tüm işleriyle bir başlarına kalırlar. Bunalıma giren Martha, her şeyden elini eteğini çeker ve odasına kapanır. Yaşlı Jack sağılması gereken hayvanlar, ekilmesi gereken tarlalar, toplanması gereken yumurtalarla ne yapacağını düşünürken, hala Kate çıkagelir ve hiç bir zaman anlaşamadığı Martha'yı silkerek kendine getirir. Bunalımdan çıkan Martha'nın yapacağı ilk şey ise çiftliği satışa çıkarmak olacaktır.

Bu arada kasabaya bir ortaokul açılması için kolları sıvayan Kate ve birkaç kasabalının önünde bazı engeller vardır ve kasabanın geleceği için bu engellerin aşılması gerekmektedir. 

Nora, okulda sürekli olarak ezeli düşmanları Conway'lerin küçük kızları Kitty'nin  taciz ve hakaretlerine maruz kalmaktadır. Ancak babasının ölümünden sonra tüm cesaretini toplayan Nora'nın Kitty için büyük bir sürprizi olacak ve bu sürpriz müdürün odasında sonlanacaktır. 

Phelanları bir türlü hazmedemeyen cadı gelin, suratsız Martha çiftliği satabilecek mi? Kate ve Jack (Titanic gibi oldu!) bu satışı durdurabilecek mi? Nora Kitty'e ne yapacak ve Kitty'nin hayatındaki korkunç sır ne? Kate ve arkadaşları okulu açabilecekler mi? İşte bu soruların cevabı etrafında dönüyor roman. Acelesiz, sakin, hemen okunup bitiveren bir roman. Bu tarzdan hoşlananlar için de iyi bir alternatif. Keyifli okumalar.


Kayıp Kıtanın Kaşifleri-Robert Liparulo

Hayal evi Kralları Serisi'nin beşinci kitabı olan Kayıp Kıtanın Kaşifleri'nde, geçmişin kapıları Xander ve David'i bu defa dünyanın en gizemli kıtasına götürüyor.

Kayip-Kitanin-Kasifleri-Robert-Liparulo

Annelerini ararken büyük annelerine kavuşan King ailesi için macera hız kesmeden devam ediyor. Annelerini kaçıran yaratığın sesinin King ailesinin küçük kızlarının oyuncak ayısı tarafından kaydedildiğinin anlaşılması, dahası kaydedilen bu dilin yüzyıllar önce yer yüzünden silinen Atlantis'e ait olduğunun ortaya çıkması herkesi şaşırtıyor. Yaratığı takip ederek peşinden Atlantis'e giden Xander ve David ise, büyük bir tehlikenin içinde. Taksidian'a yakalanan Xander kurtarılmayı bekliyor, David ise hem kaçmaya devam edip hem de annesini ve abisini kurtarmanın yollarını arıyor.
Söylememe gerek yok sanırım artık, bu seriyi herkese tavsiye ederim, çok eğlenceli:) Keyifli okumalar:)

Zamanın Ötesine Yolculuk-Robert Liparulo

Hayal Evi Kralları toplam 6 kitaptan oluşan bir seri. Karanlık Gölgeler Evi, Ormanın Esrarengiz Gözleri ve Gizemli Kapının Muhafızları'nı paylaşmıştım. Sırada serinin dördüncü kitabı olan Zamanın Ötesine Yolculuk var.

zamanın-ötesine-yolculuk-robert-liparulo

Bu kitapta Xander ve David, geçmişten gelen bir yaratık tarafından kaçırılan annelerini aramaya devam ediyorlar. Annelerini ararken yine sayısız kapıdan sayısız maceraya atlıyorlar. Geçmişin kapıları arasında farklı zamanlara gidip gelen çocuklar, Taksidian tarafından öldürülmeye çalışılan amcaları Jesse'in çocukluğuna gidip ölüm döşeğindeki yaşlı adamın çocuk haliyle tanışıyorlar ve tüm maceranın başlamasına sebep olan bu evin nasıl yapıldığına bizzat şahit oluyorlar.

Daha önce de belirttiğim üzere, içinizdeki çocuğun bazen böyle şeyler okumaya ihtiyacı olabilir. Şahsen 33 yaşında, gayet keyif alarak okuyorum bu seriyi, büyük küçük herkese de tavsiye ederim. Keyifli okumalar:)

24 Temmuz 2015 Cuma

Kır Çiçeği Tepesi-Kimberley Freeman

Son zamanlarda, özellikle Sarah Jio'nun başını çektiği, hem geçmişten hem günümüzden hikayelerin anlatıldığı bir furya var malumunuz. Açıkçası romanlarda bu tarz anlatıma bayılıyorum ve birbirinden tamamen ayrı görünen hikayelerin doyurucu bir kurguyla birleşmesini seviyorum. Kır Çiçeği Tepesi de iki farklı zamandan iki kadının hikayelerini evlerimize getiriyor ve bence bir ilk romana göre son derece keyifli bir tat bırakıyor ardında.

Kır Çiçeği Tepesi-Kimberley Freeman

Emma'nın çocukluğundan beri tek tutkusu dans etmektir ve bu tutkusunun karşılığında çok özemli müzikallerde baş balerinlik olarak görev alır. Çok çalışan, vücudunun tüm eklemlerini ölesiye zorlayan ve hayalindeki tüm gösterilerde sahne alabilmek için eziyet noktasında prova yapan Emma, geçirdiği bir kaza neticesinde mesleğine veda etmek zorunda kalır. Kazadan önce erkek arkadaşından da ayrılan Emma için İngiltere'de yapacak bir şeyi kalmamıştır. Ailesinin yaşadığı Avustralya'ya dönen Emma, büyük annesinin mirasından kendisi için Tazmnaya'da bir ev kaldığını öğrenir ve evi temizleyip satışa hazırlamak için kısa bir süreliğine Tazmanya'ya gitmeye karar verir. Tazmanya'daki evde, büyük annesi yıllar içinde pek çok koli biriktirmiştir. Emma bu kolileri boşaltırken, büyük annesinin herkesin bildiğinden başka bir hayatı olduğunu hisseder ve bu sırrı çözmek için kolları sıvar.

Tarihler 1929 yılını gösterirken, genç ve güzel Beattie, evli bir erkek olan Henry'den hamile kalır. Önce bebekten kurtulmayı düşünse de sevdiği adamla birlikte yoksul bir hayatı da göze alarak Tazmanya'ya kaçarlar. Çiftin Lucy adında bir kızları olur. Başlarda her şey yolunda gitse de, Henry alkol ve kumar alışkanlığından vazgeçemez. Kızına aşk derecesinde bağlı olsa da ailesinin ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Bu duruma daha fazla dayanamayan Beattie, kızını da yanına alarak başka bir kasabaya kaçar ve komşusunun yardımıyla dindar bir kadının yanına yerleşir. Karın tokluğuna çamaşır tamir eden Beattie, kızının ihtiyaçlarını karşılayabilmek için Kır Çiçeği Tepesi denilen bir çiftlikte işe başlar. Ancak bu çiftlik, kasabada günahkarların mekanı olarak bilinmektedir ve çocuğuyla bir başına olan Beattie'nin tüm kasaba halkı tarafından yaftalanması an meselesidir. 

Hikaye çok güzeldi. Ama bir kız annesi olarak Beattie'nin kızından ayrı düşmesi, onu yıllarca göremeden hayata veda etmesi, hele  hele kızına yazdığı ama göndermediği o son mektup beni mahvetti. Salya sümük ağlattı desem daha doğru:) Okuyun efendim, sonra da gidip kızınıza sarılın ve hiç bırakmayın. Keyifli okumalar.

13 Temmuz 2015 Pazartesi

Karanlıkta Islık Çalmak-Lesley Kagen

Lesley Kagen'in daha önce Düş Bahçelerinin Uzağında romanını okumuş, şurada da anlatmıştım. Aynen orada olduğu gibi başrolde yine iki küçük kız kardeş var ve son sayfaya kadar devam eden gerilim okuyucuyu tatmin edecek cinsten.

Karanlıkta Islık Çalmak-Lesley Kagen

Tarihler 1959 yılının yaz aylarını göstermektedir. Babasını kısa süre önce bir trafik kazasında kaybeden 10 yaşındaki Sally, annesi, kız kardeşi Troo, üvey ablası Nell ve annesinin son kocası Hall ile Vliet Sokağında yaşamaktadır. O yaz iki küçük kız arka arkaya tecavüz edilerek öldürülür ve herkesin birbirini tanıyıp güvendiği Vliet Sokağı'nda kapılar kilitlenmeye başlar. Sally bir şekilde sıradaki kurbanın kendisi olduğunu düşünmektedir. Katilin ise Polis Rasmussen olduğundan neredeyse emindir ve bunun için kendince geçerli sebepleri vardır. Ancak uçsuz bucaksız hayal gücüyle meşhur olan Sally, kimsenin kendisine inanmayacağını bildiğinden şüphe ve endişelerinden kimseye söz etmez. Bunun yerine kendi başının çaresine bakmaya karar verir. 

Bu arada Sally'nin annesi rahatsızlanmış ve hastaneye kaldırılmıştır. Durumu ciddi olan annelerini daha fazla beklemeyen üvey babalarının başka bir kadınla takılması, Nell'in ise kendine bir sevgili bulup geceleri dışarıda geçirmeye başlamasıyla iki küçük kız yalnız kalır. Sally hem kendisini hem de kardeşini korumak zorundadır ve sonucu ne olursa olsun, babası ve annesinden sonra kardeşinin yalnız kalmasına izin vermeyecektir. 

Çok keyif alarak okudum kitabı. Bazı yerlerinde kahkaha bile attım. Sonuçta 10 yaşındaki masum bir çocuğun ağzından dinliyorsunuz tüm hikayeyi. Katilin kim olduğunu tahmin etmenize izin vermiyor kitap, çünkü siz 10 yaşında değilsiniz, yani okurken en fazla kahraman kadar düşünme kapasiteniz olduğu için onunla aynı anda öğreniyorsunuz katili de. Bu arada gerilim de çaktırmadan artıyor ve bir bakıyorsunuz ki bir gün içerisinde kitabınız bitivermiş:) Kısacası tavsiye ederim, keyifli okumalar:)

Şeytan ve Şair-John Underwood

İngiliz Edebiyatı ile alakamız ne olursa olsun, hemen herkesin Shakespeare'i duyduğuna, oyunlarında geçen bazı cümlelere ya da karakterlere aşina olduğuna eminim. İşte Şeytan ve Şair, bildiğimiz Shakespeare'in aslında şair falan olmadığını, o çok meşhur oyunların aslında başka bir yazara ait olduğunu ve Shakespeare'in bu oyunların üzerine yatan bir sahtekar olduğunu gerçek belgelere dayanarak anlatıyor ve tüm bilineni tepetaklak ediyor.

Şeytan ve Şair-John Underwood

Üniversitede profesör olan Desmond Lewis, bir süredir tüm dengeleri altüst edecek gizli bir kitap üzerinde çalışmaktadır. California'da bir konferans verecektir ve yola çıkmadan önce uzun zamandır görüşmediği arkadaşı, gazeteci Jake Fleming'i arar ve kitabı hakkında fikirlerini almak için görüşmek istediğini iletir. Ancak kitapla ilgili hiçbir bilgi vermeyen Desmond Lewis, o konuşmadan sonra kitabıyla birlikte ortadan kaybolur.
Lewis'den geriye kalanlar, olayın bir intihar olduğu izlenimini uyandırsa da, Jake Fleming Lewis'in intihar etmediğinden emindir. Bu nedenle tüm işini bir kenara bırakır ve Lewis'in kitabının izini sürmek ve ona gerçekte ne olduğunu bulmak için Londra'ya gelir. Hayali iyi bir tiyatro oyuncusu olmak olan güzeller güzeli kızı Melissa ise Jake'e sonradan katılacak ve baba-kız arı kovanına çomak soktuklarını bilmeden tehlikeli bir maceranın tam ortasına düşeceklerdir.
Kitap son derece akıcıydı, gerçek olaylara dayanması bir yana kurgusu da son derece etkileyiciydi. Çok keyif aldım okurken ve birazcık Grange'in hikayelerini anımsattı bana. Bir de bu anlatılanlar gerçekten doğruysa Shakespeare'e diyeceğim var; "Oğlum Şekspir, adam değilmişsin!" Herkese keyifli okumalar dilerim:)

1 Temmuz 2015 Çarşamba

İt Dalaşı-Markus-Zusak

Markus Zusak'ın Kitap Hırsızı'nı okumayan var mı? Sevdiğim kitaplar listesinde üst sıralarda yer alır kendisi. Yazarın anlatımı, sade ama vurucu cümleleri sanırım sevme nedenim. Bazen iyi bir köşe yazısı okuduğum hissine kapılıyorum hatta. Bu nedenle de Hiç Kimse Sıradan Değildir'i alırken, seveceğimden emindim. İt Dalaşı ise aslında bir üçlemenin ikinci kitabıymış ama ben bunu kitabı aldıktan sonra fark ettim:)
İt Dalaşı-Markus-Zusak
 İt Dalaşı, hayatta bir şey olabilmek için mücadele eden Wolfe kardeşlerin hikayesini anlatırken, geri planda ise her biri farklı bir yaşam kavgası veren aile fertlerinden kesitler sunuyor. Bir tesadüf üzerine kendilerine gelen teklifi değerlendiren kardeşler, arka bahçede amatör olarak sürdürdükleri boks antrenmanlarını ringe taşıyorlar ve bu sayede hem cep harçlıklarını kazanmak hem de kendilerini ispat etmek için bir fırsat çıkıyor karşılarına. Ancak yapacakları son maçın birbirlerine karşı olması, ağabey-kardeş ilişkisinde yeni bir döneme girmelerine neden oluyor. Acaba kazanan kim olacak?

Başta da dediğim gibi çok basit cümlelerle çok derin duyguları anlatabiliyor Markus Zusak. Keyifliydi, tavsiye ederim.

9 Haziran 2015 Salı

Umut Mevsimi-Darien Gee

Darien Gee'nin daha önce okuduğum Dostluk Ekmeği isimli romanından sonra Umut Mevsimi'ni de listeme almıştım. Daha önce de dediğim gibi; bu tarz kafa dağıtan romanları arada okumak lazım ki, gündelik sorunların bir şekilde hallolabileceğini, insan ömrünün üzülmek için çok kısa olduğunu hiç unutmayalım.

Umut Mevsimi-Darien Gee

Aslında bir süredir scrapbook albümler tasarlıyorum ve bu kitabın içeriğinin, daha doğrusu Avalon Kasabası'nın sevimli insanlarını bu defa birleştiren şeyin tam da scrapbook albümler olması benim için hoş bir tesadüf oldu:) Bettie Shelton, kurduğu koleksiyon defteri hazırlama derneği sayesinde kasaba halkını belli günlerde bir araya toplamakta ve onları anılarını bir albüm haline getirmeleri konusunda teşvik etmektedir. Bettie, yaşlı, hafif bunama belirtileri gösteren ama son derece iyi yürekli ve ulaşabildiği herkese bedava albüm kitleri dağıtan bir kadındır. 
Isabel, ayrıldığı eşini bir trafik kazasında kaybetmiştir. Ancak Isabel'i asıl yıkan eşinin başka bir kadınla birlikte olarak kendisini aldatması, üstelik o kadından bir çocuk sahibi olmasıdır. Sorun şu ki; Isabel ve eşi yıllarca çocuk sahibi olmaya çalışmış ancak başarılı olamamışlardır. Isabel artık Avalon'da yapacağı hiçbir şey olmadığına karar verir ve evini satışa çıkarır. 
Ava ise Isabel'in eşinin ölmesiyle birlikte hem işini hem de sevdiği adamı kaybetmiştir. Çocuğuyla ayakta durmaya çalışan Ava, ciddi bir geçim sıkıntısı çekmektedir. Sonra bir gün Bettie ile karşılaşır ve o da yaptığı takıların satılacağı umuduyla dernek toplantısına katılmaya karar verir.
Yvonne, son derece güzel, alımlı genç bir kadındır. Gizemli bir geçmişe sahip olması bir yana, Avalon'daki tek kadın tesisatçı olması bile başlı başına gariptir. Isabel ile aralarında başlayan dostluk sayesinde yalnız hayatına biraz renk gelen Yvonne, tesadüfen Bettie'nin bir toplantısına katılır ve koleksiyon defteri hazırlamaktan gerçekten hoşlandığını fark eder.
Frances üç oğlu olmasına rağmen hep bir kız çocuğu sahibi olmayı hayal etmiş ve bunun için de eşiyle birlikte Çinli bir kızı evlat edinmeye karar vermişlerdir. Ancak ciddi rahatsızlıkları bulunan bu çocuğun evlat edinilmesi beraberinde ciddi sorumlulukları da getirmektedir. Her şeyi göze alan Frances, Bettie'nin daveti ile dernek toplantısına katılır ve tüm çocukları için ayrı ayrı anı defterleri hazırlamaya başlar.
Bettie'nin unutkanlığı ona pahalıya patlar ve tüm evi yanarak kül olur. Evsiz kalan, neler olduğunu tam da idrak edemeyen ve hafızasını yavaş yavaş kaybeden Bettie'ye tüm kasaba halkı kucak açar. Etrafındaki herkesi bir şekilde etkileyerek anılarına sahip çıkmalarını sağlayan bu yaşlı kadına Avalon'un güzel insanlarının  büyük bir sürprizi vardır.
Roman gayet akıcı, bir günde okuyup bitirebilirsiniz. Dostluk Ekmeği'ndeki karakterlerin çoğu burada da var. Yalnız ben o romandan Julia'yı özellikle görmek isterdim, merak ettim. Sonuçta ilk kitapta asıl olay onun etrafında dönüyordu. Herkesten bahsedilip de onun atlanması eksiklik olmuş bana göre. Her neyse:) Keyifli okumalar:)



20 Nisan 2015 Pazartesi

Ölüm Şarkısı-P.J. Parrish

İki kız kardeşin takma isimle yazdığı Ölüm Şarkısı, inanılmaz kurgusu ve son sayfalara dek hiç azalmayan temposuyla dört başı mamur bir roman. Aynen filmlerde olduğu gibi kitaplarda da ince detayların verilmesini ve en sonunda bu detayların tamamının bir noktaya bağlanmasını seviyorum.
Ölüm Şarkısı-P.J. Parrish
Gazeteci Matt, yaşadığı yerden farklı bir yer görsün, kabuklarını kırsın diye kız kardeşi Mandy'i yaşadığı şehirde bir süreliğine misafir eder. Kaldığı süre boyunca Mandy'yi konserlere, restaurantlara, kulüplere götüren, gayet iyi bir şekilde ağırlayan Matt, Mandy'nin evine dönmesinden bir gece önce onu dans etmesi için bir bara götürür. Mandy bir gençle dans etmeye başlar. Matt başta endişelense de sonradan Mandy'nin eğlenmesine izin verir. Artık mekanı terk etme vakitleri geldiğinde Mandy lavaboya gider ve son kez o gençle dans etmek ister. Matt dansın bitmesini bekler ancak piste tekrar baktığında ne Mandy ne de o gençten eser vardır. 

Matt, hemen eski sevgilisi aynı zamanda polis olan Nora'yı arar. Mandy'nin resmi polislerce etrafa dağıtılır ve hemen geniş çaplı bir arama başlatılır. Kısa bir süre sonra da cesedi eski bir otel odasında tecavüze uğramış ve sivri bir cisimle bıçaklanmış halde bulunur. Kanında tecavüz hapı olarak bilinen uyuşturucu vardır. Kimse bir şey görmemiş, kimse hiçbir şeyden şüphelenmemiştir. Aklını kaçırmak üzere olan Matt, kardeşinin kendisine verilen eşyalarının arasında bulunan ipodun içerisinde tam da Mandy'nin öldüğü saatlerde yüklenmiş bir rock şarkısı tespit eder. Mandy bu tarz müzik dinlememektedir. Bu durumun tek açıklaması; katilin Mandy'yi öldürdükten sonra ipoduna bir şarkı yüklediği, belki de ardında bir bulmacanın parçası olarak kasıtlı bir iz bıraktığıdır. Şarkının sözlerini dinleyen Matt, kardeşinin cenazesinin ardından Paris'e gider. Paris'te eski bir dostundan yardım isteyen Matt, benzer cinayetlerin olup olmadığını araştırmaya başlar. Ulaştığı sonuçlar dehşet vericidir. Ortada bir değil pek çok cinayet vardır. Ölenlerin hepsi sarışın, mavi gözlü genç ve güzel kadınlardır. Hepsi sivri uçlu bir cisimle öldürülmüştür ve cesetlerin tamamı daire şeklinde harabelere, kalıntılara, eski parklara bırakılmıştır. Cesetlerin yanında bulunan şarkı sözleri ise bir önceki cinayete atıf yapmaktadır. Peki bu son derece donanımlı, engin müzik bilgisine sahip katil kimdir?

Aslında kitabın hepsini anlatmışım gibi duruyor ama inanın, o kadar çok olay yaşanıyor, öyle çok detay barındırıyor ki, bahsettiklerim sadece kısa bir özet:) Tam her şey bitti derken yeniden başlıyor. Bu yüzden endişelenmeyin. Son günlerde kitaplarımın arasında elim sürekli gerilim türünde olanlara gidiyor. Gerilim okumak bana iyi geliyor sanırım:) Ölüm Şarkısı ise bunun için şahane bir tercih, çok sevdim. Hatta birazcık Grangé tadı bile aldım:) Bence filmi çekilmeli. Şiddetle tavsiye ederim, keyifli okumalar.

19 Nisan 2015 Pazar

Bataklığın Kayıp Tanrıları-Elly Griffiths

Bataklığın Kayıp Tanrıları, son derece sürükleyici, gerilim dozu yüksek, türü sevenlerin bir solukta okuyup bitireceği güzel bir roman.

Bataklığın Kayıp Tanrıları-Ally Griffiths

Bekar ve fazla kilolu bir arkeolog olan Ruth, çok fazla insanın yaşamak istemeyeceği, tarihi kalıntıların ve bir bataklığın olduğu, şehirden uzak, küçük bir kasabada hayatını sürdürmekte ve üniversitede çalışmaktadır. Bir gün kaba polis memuru Nelson, bataklıkta buldukları bazı kemikler üzerinde inceleme yapması için Ruth ile bağlantıya geçer. Bulunan kemikler yüzlerce yıl öncesinden bir kız çocuğuna aittir. Ancak araştırmalar ve kazılar devam ederken ortaya çıkan kemikler, sadece geçmişte yapılan acımasız ritüellere, kurban sunma ayinlerine değil son yıllarda ortadan kaybolan küçük kızların akıbetlerine de ışık tutacaktır. 

Sakin bir hayat süren Ruth, kendini bir anda geçmişle şimdinin ortasında, pek çok cinayetin bir adım ötesinde ve daha da önemlisi büyük bir tehlikenin içinde buluverir. Parçaları birleştirerek tarihin tozlu sayfalarındaki şifreleri başarıyla okuyan Ruth, kendi canını tehlikeye attığının farkında değildir. Kayıp kızlar nerededir, başlarına ne gelmiştir? Daha da önemlisi kızları kim kaçırmıştır? Bu soruların cevabı Ruth'u denizle bataklığın birleştiği, gel-gitlerin insanı bir anda yuttuğu fırtınalı bir geceye götürecek, Ruth için gerçek manada bir ölüm kalım savaşı başlayacaktır.

Okurken, özellikle son sayfalarda resmen soluğumu tuttum. Ruth kaçtı ben yoruldum vallahi. Hani bol gerilimli bir film izlerken de olur ya, "hadi be yakalayacak, kaçsana, düşme, önüne bak" falan deriz. Ama başroldeki arkadaş ısrarla düşer ve bizi deli eder. İşte bu kitap resmen o anları size kelimelerle yaşatıyor, adrenalin tavan, benden söylemesi. Anlaşıldığı üzere, kitabı sevdim. Herkese keyifli okumalar:)

7 Nisan 2015 Salı

Kupa Valesi-Andrew Gross

Andrew Gross'un gerçek bir hikayeden, kendi yeğeninin ölümünden esinlenerek yazdığı Kupa Valesi, sürükleyici konusu ile gerilim tarzı romanlardan hoşlananları tatmin edecek bir kitap.
Kupa Valesi-Andrew Gross
Doktor Jay Erlich, karısı ve iki çocuğuyla mutlu mesut bir hayat sürmektedir. Kardeşi Charlie ise Jay kadar şanslı değildir. Charlie, eşi Gabby ve oğlu Evan yardımlarla geçinmekte, zor koşullarda yaşamlarını idame ettirmektedirler. Jay her fırsatta kardeşine maddi destek sağlamakta ancak bu, durumlarını düzeltmeye yetmemektedir. 

Psikolojik tedavi gören, son zamanlarda ise saldırganlaşan Evan, tedavi gördüğü rehabilitasyon merkezinden ayrılır ve bir uçurumdan atlayarak intihar eder. Kötü haberi alan Jay, olayın ayrıntılarını öğrenmek ve kardeşinin acısını paylaşmak için Charlie ve ailesinin yaşadığı şehre gelir. Olay intihar gibi görünmekle birlikte birbiriyle çelişen bazı durumlar vardır. Öncelikle ne Charlie ne de Gabby, Evan'ın intiharına inanmamaktadır. Ayrıca olay esnasında, Evan'ın ayakkabılardan biri düşmüş ve halen bulunamamıştır. Şüphelerinin peşinden giden Jay, çok şaşırtıcı bağlantılara ulaşır. Evan'ın ölümü sıradan bir intihar değil, Charlie'nin geçmişinde yaptığı hatalara dayanan bir cinayettir. Ancak cinayeti işleyenlerin asıl hedefi Charlie'dir ve Charlie'ye hatasının bedelini ödetmek için ellerinden geleni yapacaklardır. 

Jay'in araştırmaları onu sapkın bir tarikatın liderinden geçmişte yaşanan bir katliama, babalarından çocukluğunda tanıdığı bir adama, Charlie'den kendi oğluna kadar pek çok noktaya sürükleyecektir. Bakalım hem ailesini hem kariyerini bir anda tehlikeye atan Jay, Evan'ın ölümünün ardındaki sır perdesini aralayıp Charlie ve Gabby'ye yardım edebilecek midir?

Başta da dediğim gibi, dili akıcı, sürükleyici bir roman. Kurgusu güzel ve yazarın kendi yeğeninin ölümünden esinlenmiş olması da ayrıca dikkat çekici. İyi bir macera filmi gibi ancak sonu tahmin edilmeyen, ters köşeye yatıran bir hikayesi yok. Ben yine de sevdim, okurken eğlendim ve de bol bol gerildim:) Tavsiye ederim.

16 Mart 2015 Pazartesi

Dostluk Ekmeği-Darien Gee

Son zamanlarda bir furya halini alan örgü örenler, aşçılık dersi alanlar, yemek pişirenlerden sonra bu defa başrolde insanları bir şekilde birbirine bağlayan mayalı bir hamurun hikayesi var. Dostluk Ekmeği, sıradan insanların gündelik hayatlarını anlatan ve şu sonu mutlu biten romanlardan.

Dostluk Ekmeği-Darien Gee

Julia 5 yıl önce oğlunu kaybetmiştir ve bu acıyla baş etmekte hiç bir zaman başarılı olamadığından en yakınları dahil tüm çevresiyle ilişkisini kesmiştir. Eski dostlarıyla görüşmemekte, oğlunun ölümünden sorumlu tuttuğu kız kardeşinin 5 yıldır yüzünü görmemekte ve eşiyle iki yabancı gibi yaşamaktadır. Bir gün kapısının önünde mayalı bir hamur ve bir tarif bulur. Kızıyla tarife göre hamuru pişiren Julia, nefis bir ekmek elde eder.  Bu ekmek herşeyin başlangıcı olur. Tarife göre; mayalı hamur 10 gün boyunca beslenmeli ve 10 günün sonunda hamur dörde bölünmelidir. Bir parçası pişirilen hamurun kalan parçaları dostlara, tanıdıklara dağıtılmalıdır. Böylece herkes bu lezzetli ekmekten tadabilir.

Madaleine Davis, eşini kaybetmiş, üvey oğluna ulaşmaya çalışan ve bir taraftan da Avalon'da şirin bir cafe işleten yaşlı bir kadındır. Hannah De Brisay ise eşinin ihanetine uğramış ve boşanma arifesinde olan genç bir çellisttir. Bu üç kadının Madelein'in çay salonunda bir araya gelirler ve aralarında pek çok insanın hayatını etkileyecek mükemmel bir dostluk başlar. 

Önceleri kontrolsüz bir şekilde artan ekmek hamurları tüm kasaba sakinlerinin canını sıkarken, yaşanan bir sel felaketi Avalon'un tüm kadınlarını bir araya getirecek, mayalı hamurlar ekmeklere dönüşecek ve tüm ülkede yankı uyandıran büyük bir yardım organizasyonunu hayata geçirecektir. 

Kafa dağıtmaya birebir, keşke gerçek hayatta da işler bu kadar kolay ve hızlı yoluna girse dedirten pamuk şeker bir roman. Keyifli okumalar.

15 Saniye-Andrew Gross

Son sayfasına kadar heyecanın hiç eksilmediği, kalın bir kitap olmasına rağmen sayfaların su gibi aktığı keyifli bir roman 15 Saniye.

15 Saniye-Andrew Gross

Henry Steadman, mesleğinde gayet başarılı bir plastik cerrahtır. Sahip olduğu klinik zinciri sayesinde muazzam bir servete, hatırı sayılır bir şöhrete ve rahat bir yaşama sahiptir.  Konuşmacı olarak davetli olduğu bir konferans için şehirden ayrılan Henry, uçaktan iner inmez kendisine bir araç kiralar ve konferanstan önce golf oynamak için sözleştiği eski dostu Mike ile buluşmak üzere yola çıkar. Ancak saçma bir nedenle polis tarafından önü kesilir ve Henry'nin bir türlü anlam veremediği olaylar da böylece başlamış olur. Bazı kuralları ihlal ettiği gerekçesiyle ceza kesen polis, o sırada yoldan geçen bir araçtan açılan ateş sonucu vurulur. Henry, yardım etmek için polis aracına gider ancak polis ölmüştür ve elinde Henry'ye kesilen ceza makbuzu bulunmaktadır. Bir anda cinayetle suçlanabileceğini fark eden Henry, hemen oradan uzaklaşır. Ancak ateş açılan arabayı kimse görmezken, Henry'nin ölü bir polisin bulunduğu araçtan uzaklaştığına pek çok kişi şahit olmuştur. 

Henry, yardım istemek için Mike'a gider ancak Mike da öldürülmüştür. Saniyeler içinde tüm hayatı alt üst olan ve tam bir çıkmaza giren Henry, artık aranan bir katil zanlısıdır. Bu sırada Henry, tanımadığı bir adamdan telefon alır. Telefondaki ses, Henry'nin canından çok sevdiği kızının elinde olduğunu ve eğer yakalanırsa ya da kızının kaçırıldığı haberi duyulursa, kızını öldüreceğini söylemektedir. Henry'nin artık yapacabileceği tek şey; doğru ipuçları üzerinde ilerleyip bir an önce kızını bu psikopattan kurtarmaktır.

Polisiye ve gerilim türünden hoşlananlar için fazlasıyla tatmin edici bir kurgusu var. Bol aksiyonlu bir film tadı bırakıyor damakta. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar. 

24 Şubat 2015 Salı

Kuğu-Gudbergur Bergsson

İzlandalı ödüllü yazar Gudbergur Bergsson'ın 9 yaşında bir kızın uçsuz bucaksız hayal dünyasını anlattığı Kuğu, büyükler arasında yapayalnız kalan küçük bir beyinin düşüncelerinin nerelere uzanabileceğinin de resmini çiziyor adeta.

Kuğu-Gudbergur Bergsson
Hırsızlık yaptığı için ailesi tarafından cezalandırılan ve evinden uzakta, bir çiftlikte yaz boyu çalışmaya gönderilen 9 yaşındaki kız, bir taraftan yabancıların arasında yalnızlıkla baş etmeye çalışırken diğer taraftan çiftliği, çiftliğin sahibi çiftçiyi, çiftçinin karısını, kızını ve ırgatı tanımaya çalışıyor. Kızın sığınabildiği tek yer ise, son derece güçlü olan hayal dünyası.

Aslında bu kitap hakkında tarafsız bir yazı yazmak için kendimi zorluyorum ama aslında gerçek düşüncelerim şöyle: Bir kere ben de bir kız evlat sahibiyim. 9 yaşında tırnak kadar çocuğun dağın başında, elin çiftçisiyle, ırgatıyla işi ne? Kaldı ki ırgat tam bir sapık bence ve resmen kızı kullanıyor. Ama zavallıcık doğal olarak bir şey bilmediğinden, ırgatın tüm o edepsiz tavırlarını son derece masumane yorumluyor. Ayrıca ne köymüş arkadaş, herkes mi uçkur düşkünü olur, hadi oldu, bunu festivale çevirmenin manası ne? Çocuğunu nereye gönderdiğine bir bak ama değil mi, ay çok sinirlendim!

Çocuklarla ilgili her türlü istismar -bu roman olsa dahi- bende uzun süreli üzüntü yarattığından, dünyanın bir yerinde tam da şu anda bir çocuğun gerçekten o şekilde zarar gördüğü hissi yakamı hiç bırakmadığından sevmedim bu romanı. Bunun gibi hiç bir romanı da sevmeyeceğim. Dünyanın tüm ödüllerini alsa da fark etmez!

10 Şubat 2015 Salı

Kan Gölü-Tess Gerritsen

Tess Gerritsen kitaplarını okumayalı uzun zaman olmuştu. Açıkçası okuduğum yazarları özlemeyi seviyorum. Yani piyasada bir anda onlarca kitabını gördüğüm yazardan bir süre uzaklaşmayı daha doğru buluyorum. Kan Gölü de işte o uzun araya bir es vermek için seçtiğim, okumayı özlediğim Tess Gerritsen klasiklerinden biri.

Kan Gölü-Tess Gerritsen

Doktor Claire, eşinin ölümünden sonra oğlu Noah'ın ergenlik problemlerine ve yasa dışı işlere karışmasına daha fazla tahammül edemez ve tebdili mekanda ferahlık vardır diyerek oğluyla beraber Locust Gölü kıyısında yer alan şirin bir kasabaya taşınır.. Annesinin kendisine danışmadan böyle büyük bir karar almasını kabul edemeyen Noah, annesinden giderek uzaklaşır ve Claire'in zamanla daha iyi olmasını beklediği  ilişkileri, tartışmalarla yıpranan ve giderek birbirine yabancılaşan bir anne-oğul ilişkisine dönüşür.

Claire sadece oğlunun sorunlarıyla değil, eski doktorlarına gönülden bağlı olan ve kendisini asla bir doktor olarak kabul etmeyen kasana halkının ön yargılarıyla da boğuşmaktadır. Taşınalı aylar olmuştur ve halen çok az hastası vardır. Bir gün Claire'in hastalarından bir çocuk bir katliam gerçekleştirir. Bu feci olay, kasabadaki gençler arasında virüs gibi yayılacak bir şiddet, kavga ve cinayetler silsilesinin başlamasına sebep olur .

Claire, kasabanın huzurunu kaçıran ve dahası oğlunu bile etkisi altına alan bu olayların sebebini araştırmaya başlar. İp uçları onu, kasabanın can damarı olan Locust Gölüne götürecektir. Ancak turizm gelirlerinden olmak istemeyen kasaba halkını gerçeklere inandırmak hiç de kolay olmayacaktır.

Tess Gerritsen'in romanlarında anlattığı hikayeler bir yana, doktor olması sebebiyle verdiği tıbbi bilgiler cidden enteresan ve sayesinde çok şey öğrendiğimi itiraf etmeliyim. Ellerine sağlık diyorum ve tıbbi gerilim seven herkese tavsiye ediyorum. Keyifli okumalar.

24 Ocak 2015 Cumartesi

Beyoğlu Rapsodisi-Ahmet Ümit

Verdiği bilgilerle Beyoğlu'nu hiç bilmeyen birini bile canavara çevirebilecek olan Beyoğlu Rapsodisi, Ahmet Ümit severlerin keyif alacağı bir polisiye.

Beyoğlu Rapsodisi-Ahmet Ümit

Babadan kalma tekstil işini başarıyla sürdüren Selim, sigortacılık yapan ama fotoğrafçılığa merak salan Kenan ve bir baltaya sap olamayan, karısının gölgesinde ezilen Nihat, Beyoğlu'nda büyümüş üç eski arkadaştır. Açtığı sergilerin yeteri kadar ilgi görmemesi üzerine, Kenan Beyoğlu'nda işlenen cinayetleri tekrar canlandırarak fotoğraflarını çekmeye ve bu fotoğraflardan bir sergi açmaya karar verir. Gurubun mantıklı elemanı olan Selim başlarına bela getirecek bu fikre şiddetle karşı çıksa da Nihat Kenan'a destek olmakta bir sakınca görmez.

Kenana çalışmaları esnasında iki cinayet mahalli arasında bazı benzerlikler fark eder. Bunun üzerine maktuller arasında başka bağlantılar olup olmadığını araştırmaya başlar ve öğrendiği her yeni bilgi Kenan'ı hapishanedeki katillerden farklı adreslere götürür.

Arkadaşlarının hayatında meydana gelen heyecanlı değişikliklere daha fazla kayıtsız kalamayan Selim de olaya dahil olur ve üç arkadaşın Beyoğlu'nun arka sokaklarından Fransa'ya uzanacak dedektiflik maceraları böylece başlamış olur.

Beyoğlu Rapsodisi, heyecanlı, keyifli, finali itibariyle de şaşırtıcı bir roman. Polisiyeden ve tarihten hoşlanıyorsanız kesinlikle tavsiye ederim.

Keyifli okumalar.

19 Ocak 2015 Pazartesi

Patasana-Ahmet Ümit

Romanlarında tarihle polisiyeyi son derece başarılı bir şekilde harmanlayan Ahmet Ümit, Patasana'da da şaşırtmıyor. Üç bin  yıl öncesinin tabletlere işlenen itirafları Gaziantep'de yapılan bir kazıyla aydınlığa kavuşurken, kazı esnasında işlenen üç cinayetin gizemi okuyucunun heyecanını romanın sonuna dek canlı tutmayı başarıyor.

Patasana-Ahmet Ümit

Roman bir yandan Arkeolog Esra ve ekibinin Gaziantep'te yaptıkları kazıları ve bu kazılar esnasında buldukları Patasana tabletlerini, diğer yandan bizzat Patasana'nın ağzından Patasana'nın aşkını, ihanetini ve itiraflarını anlatıyor. 

Patasana, babasından sonra sarayın yazmanlığına yükselmiş, kralın emrine girmiş ancak kralın eşlerinden birine aşık olarak büyük bir hata yapmıştır. Aşkının ve sevdiği kadını kaybetmenin ağırlığı altında ezilen Patasana çareyi, itiraflarını gelecek nesillere ders olsun diye tabletlere yazmakta bulmuş ve bu tabletleri gözlerden uzak bir yerde çok iyi saklamış ve korumuştur.  . 

Esra ve ekibi kazılar esnasında Hititlerde yazmanlık yapan Patasana'nın tabletlerine ulaşmışlardır. Bu konuda son derece heyecanlıdırlar. Zira söz konusu tabletlerin iyi korunmuş olmaları bir yana, ekibin adının dünya çapında duyulmasını sağlayacak kadar da kıymetli el yazmalarıdır. Çalışmalar devam ederken yöre halkının bazı kesimleri kazının ölüleri rahatsız edeceği gerekçesiyle huzursuzluk yaratır. Ancak Esra'nın sonuca bu denli yaklaşmışken vazgeçmeye hiç niyeti yoktur. Bu nedenle çalışmaların aynen  sürmesi kararını alır. Ancak aralarında ekip arkadaşlarından birinin de olduğu arka arkaya işlenen üç cinayet hem Esra'nın hem de ekibin  huzurunu kaçıracak, katil ise hiç ummadıkları biri çıkacaktır.

Patasana, Ahmet Ümit sevenleri memnun edecek, tarihi, polisiyeyi, aşkı, sevgiyi, ihaneti ve daha pek çok duyguyu içinde barındıran, üstelik Mezopotamyayı çok güzel anlatan şiir gibi bir roman. Mezopotamya varsa bir romanda, benim için kafadan 1-0 öndedir zaten. Bunun yanında kötülüğün, aşkın, adam öldürmenin,  intikam almanın aradan geçen yüzlerce yılda hiçbir şekilde değişmediğini anlatması bakımından da son derece düşündürücü.  Patasana'nın ağzından yazılan bölümleri çok sevdim, keşke 20 değil 40 tablet olsaydı diye de geçirdim içimden:) Ellerine sağlık Ahmet Ümit'in, size de keyifli okumalar.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...